Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Baba, çocuk ve zamanın dersleri...

"Geçen Babalar Günü'mde çekmeceden babamın fotoğrafını çıkardım.
Uzun uzun baktım ve gözyaşlarımı tutamadım. Annem halimi görseydi, inanmazdı.
Gençlik yıllarım babamla kavgalı geçti.
Her konu aramızda çatışmaya yol açıyordu. Birbirimizi hiç anlamadığımıza emindim.
Sonra evlendim. Babamla çatışmam duruldu. Hani denizde fırtınadan sonra müthiş bir durgunluk olur, öyle. O süt liman ilişkimiz de garipti. Çatışmıyorduk ama doğru düzgün konuştuğumuz, bir şeyleri paylaştığımız da yoktu.
Epey sonra, babamın kendisi ve hayatla kavgasını anlamaya başladım. Meğer aramızdaki olay bir karakter çatışması değilmiş!
Meğer bir yandan ekmek parası kazanıp bir yandan bize kol kanat gerebilmek için ne zorluklara göğüs geriyormuş babam!
Anladım ki, babasıyla bir şeyler paylaşabilmesi için oğulun da ona doğru hamle yapması gerekirmiş.
Şimdi yaptığım her şeyin, söylediğim her sözün, hatta davranışlarımın bile babama benzediğini görüp şaşırıyorum.
Babamı bu hayattan uğurlayalı çok zaman geçti. İsterdim ki, şimdiki hislerimi ona da aktarabileyim. Ağlayışım bundandı."
Bu sözler yıllar önce aldığım ve bir kenara not ettiğim okur mektubundan.
Ara sıra döner bakarım o notlara.
Kendi babamla ilişkim de bu satırlarda yazılanlara çok benzer. Yani önce çatışma, sonra ağır ağır uzlaşma ve biraz geç de gelse, derinden anlama süreci...
Şimdi ben de giderek babama ne kadar benzediğimi şaşkınlıkla fark ediyorum. Oğulların kaderi bu!

***
Tabii günümüzün baba-çocuk ilişkisinde benim kuşağıma göre değişen çok şey var.
Modern baba aşırı ilgiyle kesin ilgisizlik arasında savrulup duran bir figür.
Babalar artık öyle bir koşturmaca ve yükümlülükler çemberinde yaşıyorlar ki, çocuklarının ihtiyacı olan anlam dünyasını ona taşımaya güçlerinin yetmeyeceğini bildiklerinden telafiyi cüzdanlarına davranmakta buluyorlar.
Oysa bugünün çocuklarının hayat karşısında cesaretlendirilmeye ihtiyacı var; bunu en iyi yapacak olan babadır ama kendi hayal kırıklıklarını ve hayata kızgınlıklarını bir türlü savuşturamayan bir baba nasıl çocuklarını "her şeyin iyi olacağı"na ikna edebilsin!
***

Anneyle ilişkimiz "iç dünya"mızı inşa eder. Baba ise bizi "dünya"ya dahil eder.
O yüzden babayla ilişki sanıldığından daha kritik niteliktedir.
Çünkü iyi, güçlü ve sevgi dolu bir sosyal hayat ancak iyi, müşfik ve güçlü bir babanın kılavuzluğunda gerçekleşir.
Yazıyı Freud'un sözüyle bitireyim: "Bir çocuğun babasının koruma kollamasına duyduğu ihtiyaç kadar güçlü başka bir ihtiyaç daha olduğunu sanmıyorum."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA