Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Mayonezden bir yazı!

Koy masaya mayonez, ketçap...
Rahat et!
İstersen mutfakta eti kömür et, istersen fırından pizza muhallebi kıvamından çıkmış olsun (Evet! Pizza dedim, yanılmadınız!) ne fark eder!
Pilav, makarna gibi şeyler için de aynı.
Gençlerin çoğunlukta olduğu bir yeme içme yerini çalıştırıyorsanız, lezzet konusunda telaş etmenize, hatta özen göstermenize gerek yok.
Ne ara, kaçırmışım ama neredeyse herkes ketçap, mayonez çocuğu olmuş.
Bir tek şeye kızıyorlar, masaya mayonez getirmekte geç kalınırsa...

***
Geçen gün hoş bir restoranda kızlı erkekli dört genç pizzalarına güle oynaya mayonez boca ederken durumdan koptum.
Az daha "ne yapıyorsunuz yahu?" diyecektim ki, bir gün önce de kendi halinde bir esnaf lokantasında beyaz pirinçli pilava mayonez döken gençle karşı karşıya oturduğumuzu hatırladım.
Düşünüyorum da...
Bu çocuklar için "büyük özgürlükler çağı" ve "seçme iradesi" diye pazarlanan bir hayat tarzı nihayetinde gide gide mayonez tadına bağlandı.
Bir tür uyuşturucu gibi.
Pilavına mayonez koyan 18-20 yaşlarındaki delikanlıyı görmeliydiniz! Hani az kuru nerede, falan sormayın!
***
Mayonez de mayonez olsa hani!
Öyle "mayonnaise" falan değil.
Mesela çocukluğumda teyzem kırlangıç balığına sos olarak taze taze çırpacak diye pazar günlerini iple çektiğim mis kokulu şey değil tabii. Zaten kırlangıç balığı da kaldı mı ki!
Bu başka bir şey! Dibine kadar endüstriyel bir şey!
Su, kanola yağı, yumurta sarısı, şeker, modifiye nişasta, süt proteini, tuz, sirke, limon suyu, biber, renklendirici (beta karoten) ve elbette o pek gizemli(!) şeyler; yani "kıvam artırıcı" ve "koruyucu madde"ler.
Sonuç?
Yaşasın çeşit çeşit lezzetler dönemi mi?
Güldürmeyin beni!
***

Eskiler "hıh fasulyeden yazı işte!" der, dudak bükerdi.
Varsın, bu da öylesine mayonezden bir yazı olsun!
Fakat siyasete, adalete, cinselliğe, arkadaşlığa ve daha pek çok şeye şöyle baktığımız yalan mı: "Koy mayonezi, tadı gelsin!"
"E iyi de mayonez de hep aynı, üstelik öteki tatlar bastırılmış oldu" diye sormaya kalkışmayın şimdi.
Elimizdeki tek tat, tek tarz, tek çeşit o kalmış gibi davranıyorsak, bu sorunun anlamı yok!
Bilmem anlatabildim mi?

***

NOT DEFTERİ
Evler sadık değillerdir. Bir yerde on sene yaşayabiliriz ve taşınmamızdan on beş gün sonra sanki hiç orada oturmamış gibi oluverir. Ama yeni insanlar gelirler ve eşyalarını yerleştirdikleri an oradaki anılarımızı lağvederler. Evlerin yaşadığımız o kayıp hissine karşılık vermesini isteriz ama bir zamanlar en sevdiğimiz aynanın asılı durduğu yerdeki hiç solmamış boya misali, bizlere geçmişi yansıtacak şeyler sunmazlar. GEOFF DYER (Bir Hışımla)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA