Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yükselen değerlerin sahibi "sessiz çoğunluk"tur

Aya ilk ayak basan astronot Armstrong, " İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım " dememiş miydi aydaki ilk adımı için? Aslında bütün insanların, dünyada attıkları adımları bu açıdan değerlendirmesi gerekir.
Belirli yaşa geldiğiniz ve daha ölçülü adımlar atmaya başladığınız bir dönemde önünüzdeki yılların geride kalan yıllardan daha az olduğunu kesin olarak bilirken, insanlığın büyük adımlarından hangisinde sizin de ayak izinizin olduğunu düşünmeniz gerekiyor.
Bu izin varlığı için, ille de aya gitmek gerekmiyor. Neticede astronot Armstrong'u aya ulaştıran, onun beden gücü veya olağanüstü yetenekleri değildi. Onun arkasında insanlığın bilgi birikimi, teknolojik aşamalar ve ABD'nin maddi gücü vardı. Bu şekilde Armstrong'un aydaki ayak izi, insanlığın büyük adımının izi üzerine rast gelebildi.
İnsanlık değil ama insanlar bu değerlendirme çerçevesinde galiba iki ana bölümde ele alınabilir.

MEYVELİ
AĞAÇ
Birinci bölümdeki insanlar, insanlığın başarılarını anlamaya, onlara uyum göstermeye, daha büyük başarılar için yollar aramaya, düşüncenin ve gelişmenin önündeki engelleri kaldırmaya çalışır. Bu bölümdeki insanlar, insanlığın henüz mağaradan başını dışarıya çıkarıp, bilimde, teknolojide, tıpta yeni ufukları görmeye başladığını düşünür.
İkinci bölümde ise, başarıya kızanlar, başarılıları çekemeyenler, başarıyı görmezden gelenler vardır. Bu tür insanlar, kendilerinin yapabileceklerine değil, başkalarının yaptıklarını karalamaya dönük yaşarlar. Anlamadıkları her gelişme onlar için tehlikelidir, zararlıdır, kötüdür.
Türkiye'de de insanlar bu genel ayrıma paralel farklı bakış açıları içinde birbirlerinden ayrılmıyor mu? Bu nedenle " Meyveli ağaç taşlanır " benzeri ata sözlerimiz kuşaktan kuşağa aktarılmaz mı? Aya nasıl gidilebildiğini anlamaya çalışmak yerine " Aslında aya gidilmedi. Bu bir film senaryosunun uyarlanmasıydı, bir aldatmacaydı " demeyi yeğ tutanlar, Türkiye'de de yok mu?
Ama birinci bölümdeki insanlar Türkiye'de de çoğunlukta.
Bu " Sessiz çoğunluk " desteği olmasa Türkiye demokrasiye geçebilir miydi? Kopenhag Kriterleri'ni Türkiye'nin de kriterleri yapmak için, bu çabalar gösterilebilir miydi? Türkiye'yi ihracatçı bir ülke yapan sanayi tesisleri yapılabilir miydi, Türkiye'yi turizm ülkesi yapan oteller inşa edilebilir miydi? Eğer ikinci bölümün gürültülü tepkileri ağırlık kazansaydı, ne Boğaz Köprüleri, ne oto-yollar, ne televizyon yaşamımıza girebilirdi.
Şu anda Türkiye'nin insanlığın adımlarıyla aynı adımları atmasını isteyen, bu yolda yapılanları destekleyen " Sessiz çoğunluk ", siyasetten yeni atılımlar beklentisi içinde.

GÜRÜLTÜCÜ
AZINLIK
Yabancı düşmanlığının, içe dönmenin, aşırı milliyetçiliğin ve bu arada militarizmin " Gürültücü azınlık " tarafından " Yükselen değerler " biçiminde sunulduğu bir dönem yaşanmakta. Oysa bunlar " Sessiz çoğunluk " tarafından gerçekte marjinal eğilimlerden öteye bir değer taşımıyor.
Yürekli, vizyon sahibi, insanlıkla aynı adımları atmaya dönük, tepki değil proje ve çözüm üreten siyasetçilere özlem duyuluyor. " Köprüyü sattırmam " diyen değil, " Yeni köprüler yaparım " diyen türde siyasetçiler aranıyor. Yasaklayıcı değil özgürlükçü, slogancı değil yaratıcı, statükocu değil değişimci ve yenilikçi siyasetçilerin Türkiye'de önü açıktır.

KARMAŞIK
DÜNYA
Dış dünyadan ürküp korkmak yerine, o dünyayı anlamak ve Türkiye'nin konumunu güçlendirmek tek yol olmalıdır. Düşünün ki Komünist Çin'in döviz rezervleri 1 trilyon dolara ulaştı ve bunun yüzde 80'i ABD doları ve ABD Hazine Bonoları içinde değerlendiriliyor. Yani şablonlara uymayan karmaşık bir dünya bu. Amerikan sermayesinin kurduğu fabrikalarla ihracat rekorları kıran Çin, şu anda Amerika'nın en fazla borçlu olduğu ülke.
Siz burada " YÖK laikliğin teminatı " diyerek üniversitelerde beklenen reformu yapmaz ve Türkiye'nin bilimsel geleceğini " Türban Başörtüsü " konulu tartışmalara tıkarsanız, Hindistan'ın " Bilişim Devrimi "ni anlayamazsınız bile. Ve hala 4'üncü kuşak iletişim teknolojilerine lisans vermezsiniz.
" Şimdilik " aya gitmeyi değil, Türkiye'nin dünyalı olmasını istiyor sessiz çoğunluk. Bunun yolundaki engelleri kırıp atacak siyasetçilere özlem duyuluyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA