Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Asimetrik ilişkilerde siyasi iktidarın yeri ne?

Türkiye'ye dışarıdan bakan gözlemcilerin yorumları genellikle yerli malı yorumlardan daha fazla ilgi çeker.
Çünkü yaygın inanca yerli yorumcular hemen her konuda "Taraf"tırlar.
Buna karşı yabancıların tarafsız oldukları ve bu nedenle Türkiye'yi objektif yorumlara konu ettikleri düşünülür.
"Hem tarafsız hem de yerli olmak" sanki mümkün değildir bu coğrafyada...
Bir Türk yorumcunun mesela Amerikan iç siyasetini yorumladığı zaman ille de tarafsız olması gerekirmiş gibi bir düşünce yanılgısıdır bu yaklaşım.
Sanki Türk yorumcuları Amerika'ya dışarıdan bakan gözlemciler olarak mesela Bush ile Obama'yı mukayese ederlerken objektif yorumlar mı yaparlar ki?
Bu açıdan bakarsanız dünyadaki her yorumcu her konuda bir "taraf"tır.
Veya yerli yorumcular da yabancılar gibi kendi ülkelerinin siyasetine olabildiğince objektif yaklaşabilirler.
Örnek verirsem.
"Taraf"ta yayınlanan ve gerçekliği tartışılan "Belge" etrafında kopan fırtınaya Genelkurmay başkanı Org. Başbuğ'un bir nokta koymaya çalışması, fırtınayı daha da yoğunlaştırdı.
Çünkü Org. Başbuğ bu belgeye ilişkin olarak yapılan yorum çeşitlemelerini "TSK'ya karşı medya üzerinden asimetrik bir psikolojik harekât" biçiminde değerlendirdiklerini açıkladı.
"Asimetrik" kavramının askeri içerikle kullanılmasını ilk kez ABD'yi hedef alan 11 Eylül 2001'deki El Kaide terörist saldırısı ertesinde gördük.
Amerika bunu bir "Asimetrik savaş" olarak değerlendirmişti.

Bu bir savaş mı?

Sonuçta asimetrik savaşa Afganistan'ın ve Irak'ın işgali içinde gelişen konvansiyonel savaş yöntemleri ile mukabele edildi. Bunun yanında tüm dünyada El Kaide ile ilişkili mali hesaplara ve örgütlenmelere girildi.
Org. Başbuğ veya Türk Genelkurmayı Belge etrafındaki gelişmeleri "TSK'ya karşı asimetrik bir psikolojik harekât" biçiminde değerlendirdiklerine göre, bundan sonra birtakım karşı harekâtın planlandığını görmemek imkânsızdır.
Bu durumda örtülü asimetrik savaşın taraflarını ve savaşın sebeplerini saptamak, yapılması gereken en doğru iş olacaktır.
Bir tarafta cuntacılığı reddederken "Belge"nin gerçekliğinin araştırılmasını da askıda bırakmayı seçen "askerler" bulunmaktadır.
Ancak bu konuda bazı sivil kesimler ve bir kısım medya da, askerlerin yanında yer almaktadırlar.

Ergenekon dayanışması

Bu dayanışma bazı Ergenekon tutuklularını Genelkurmay'ın görevlendirdiği bir generalin ziyaretinde de görülmüştür.
Bu şekilde Genelkurmay'ın hiç hesaplamadığı bir ittifak Ergenekon üzerinden sivil cuntacılarla cuntaya karşı olduğunu açıklayan Genelkurmay arasında zımnen oluşmuştur. Kendisini "Ergenekon'un avukatı" olarak sunmaktan çekinmeyen Baykal da bu aşamada ittifakın içindeydi.
Ama şimdi tablo farklı ve en önemli soru da şu:
Bu "Asimetrik psikolojik harekât"ın (Veya psikolojik örtülü savaşın) diğer cephesindeki "Sivilci demokratlar" safında acaba AK Parti iktidarı ve seçilmişlerin oluşturduğu Hükümet var mıdır? Bu noktada tarihin en eski askeri strateji ve taktikler kitabı olan Çinli Sun Tzu'nun "Savaş Sanatı" kitabına göz atmakta yarar vardır.
Çinli bilgenin komutanlara ve hükümdarlara en önemli öğüdü "Savaşa kendiniz karar verin ve kendi seçtiğiniz zaman ile mekânda bu savaşı başlatın" der.

Savaş ve taraflar

Başbakan Erdoğan'ın Belge'nin yayınlanışı ertesinde Org. Başbuğ'la görüşmesine ilişkin yaptığı açıklamalar, iktidarın bir savaştan yana olmadığını gösteriyordu. Başbakan Erdoğan, Belge'nin gerçekliğinin veya sahteliğinin yargı kararına bağlı olması gerektiğini daha sonra da vurgulamıştır.
Bu yargının sivil ya da askeri olması kilit mesele değildir.
Nitekim askeri savcı belgenin gerçekliğini kanıtlayamayınca olay sivil yargı sürecine hemen aktarılmıştır. Netice olarak Başbakan Erdoğan'ın ve AK Parti iktidarının kendi planları ve istekleri dışında Genelkurmay'la (veya TSK ile) bir karşılaşmaya istekli olduklarını söylemek kolay değildir.
Bu arada AK Parti iktidarını Devlet'in her katı ile (Ordu olmazsa Yargı v.b.) karşı karşıya getirmeyi "Siyaset" diye sunan CHP Genel Başkanı Baykal'ın konumu da, herhalde bu açıdan ele alınmalıdır.
Son sözü yine Sun Tzu'ya bırakalım:
- Bir savaşa girdiğinizde zafer yakın değilse her açıdan yorulup, yıpranacağınızı, askerlerinizin bezginliğe düşüp size karşı güvenlerini kaybedeceklerini unutmayın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA