Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Medyaya bakış açısı seçiminde iki örnek vaka...

Şu anda Türk medyasının gündemindeki öncelikli uğraş Türk medyasında bundan sonra ne olacağını anlamaya çalışmaktır.
Medyada başarısız olanların bunu kabullenip başarısızlıklarının tahlilini yapmaları, Türk medyasının geleceğindeki başarısızlıkları azaltabilir.
Buna karşı başarısız oldukları halde bunu görmezden gelip, mesleğin bundan sonrasına dönük baba nasihatleri verenlerin varlığı, meslekteki gençlerin kafalarını karıştırır.
"Başarısızlık" bu tür davranışlar yüzünden "Başarı" zannedilebilir.
Sözünü ettiğimiz durumlara iki örneği gazetelerde yayınlanan bir söyleşiden ve bir yazıdan verebiliriz.
Star gazetesinde Fadime Özkan'ın söyleşi yaptığı Dinç Bilgin, başarısızlığının nedenlerini ve bundaki sorumluluğunu büyük bir açık yüreklilikle ve cesaretle itiraf ediyordu.
Bilgin'in özeleştirilerinden bazı cümleleri aktarayım:
- Kolay kabul etmeyecekler ama eski dünya geri gelmeyecek. Bunu zamanında 4, 5 gazetesi, 40 dergisi, bir televizyonu olan, bir zamanların Dinç Efendisi söylüyor. 28 Şubat dönemini yaşadım. Ne yaptığımı, ne olduğunu biliyorum.
- O dönemde herkes başkasının işini yapmaya başlamıştı, gazeteler hükümetleri kurup indiriyor, askerler nasıl gazete çıkarılacağını tarif ediyor -gerçi hâlâ ediyorlar ama-, yargı kendisini yasamanın yerine koyuyor. O dönemde pek çok yanlış yaptık. Bugün de sürüyor hatalar ama yine de çok iyi bir yola girdi Türkiye, çok da keyifleniyorum.

Gazeteyi hortumlamak

- Benim bir Etibank maceram oldu. Herkes banka hortumlarken ben banka için gazetemi hortumladım. (içini çekiyor) Sabah, atv satıldı, kocaman bir değer çıktı
- Aktif bir hayat hoşuma gidiyordu. Bir süre sonra daha iyi yaşamaya başladım, konformist bir hayat, yatlar uçaklar... İşin aslı çok da hoşuma gitti (gülüyor) bir süre sonra uyuştum da. Ama bunlar pişmanlıklarım. Rahata alışmak, başın sıkışınca hemen bir ay Avrupa'ya tüymek, işi asmak, yüzleşmek yerine kaçmak...
- Başarılıyken sabah temizlik görevlileriyle girerdim gazeteye halbuki. Herkesle konuşurdum. Mutluydum. Sonra insanlarla arama duvarlar ördüm. Zaten rahat ilişki kurabilen biri değilim. Yapmamam gereken, üzüldüğüm şeyler yaptım.
Dünkü Hürriyet'te ise, geçen hafta kendisinin Genel Yayın Yönetmenliğini bırakmak zorunda kaldığı ve aynı anda Doğan Grubu'nun kurucusu ve sahibi Aydın Doğan'ın da aktif yönetimden çekildiği bir ortamı yok sayan Ertuğrul Özkök, inanılmaz bir cesaretle önümüzdeki dönemde medyada neler olacağına dair ahkâm kesiyordu.

Çok başarılı oldu galiba
Buna göre medyada "Vicdan", "Cesaret", "Birlikte yaşama", "İnsan hakları", "Sivillik" gibi temel değerleri ön planda tutan yazarların yıldızları parlayacaktı.
Özkök bunları sıralarken, nedense kendine dönüp "Acaba benim yıldızım bu temel değerleri önemsemediğim için mi söndü" sorusunu sormak gereğini hissetmemişti.
Anlaşılan o ki, görevini bırakırken 20 yıldır birlikte çalıştığı Hürriyet mensuplarından aldığı övgüler, kendisini başarılı görmesine neden olmuştu.
Bu nedenle de dünü bir kenara itip yarına dönük öğütlerle mesleğe ışık tutabileceğine karar vermişti.
Hürriyet'in yazar kadrosundaki Rahmi Turan, Yalçın Doğan, Sedat Ergin, Mehmet Yılmaz gibi değerli isimler de Doğan Grubu'nun eski genel yayın yönetmenleridir.
Onlar mesleğin geleceğine ışık saçmak yerine, artık yazarlık yapmayı yeğ tutarlarken, Özkök'ün hâlâ kendisini dünde yaşar sanması, dilerim geçicidir.
Aynı grupta 15 yıldır genel yayın yönetmeni olan ve tiraj rekorları kıran Posta'nın Rıfat Ababay'ı bile mesleğe dönük yıldız dağıtımı yapmazken, bu aymazlık acaba nedendir?
Dinç Bilgin'in cesaretle kınadığı 28 Şubat ayıplarındaki katkısını düşünseydi, acaba meslekte kimlerin parlayacağını listelemek gibi bir saçmalığa yeltenir miydi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA