Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Organlar da toplum kesimleri de aynı hızla yaşlanmaz

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın sol dizinde kıkırdak erimesi varmış. Gazeteport.com muhabiri Yusuf Sahici'nin haberine göre ortopedi uzmanları Baykal'a ilk etapta merdiven inip çıkmaması ve dizleri yoracak hareketlerden kaçınması önerisinde bulunmuşlar. Baykal, sabah yürüyüşlerine ara verirken, önümüzdeki haftadan itibaren, daha kapsamlı bir tedaviye başlanacakmış.
72 yaşındaki CHP lideri bu rahatsızlığını milletvekilleri ile sohbet ederken açıklamış. Baykal sol dizini göstererek "Şimdi de kıkırdak erimesi çıktı" demiş ve bu sorunla ilgili olarak milletvekili arkadaşlarından doktor tavsiyesinde bulunmalarını istemiş.
Bu durumu ele alan bir fıkra vardır.
Adamın dizlerinden birinde kıkırdak erimesi varmış.
Doktora gitmiş, bu rahatsızlığın nedenini sormuş.
Doktor "Bu yaşlılık hastalığıdır" diye cevap vermiş.
Bu cevap adamı kızdırmış, itiraz etmiş doktora,
- Öbür dizim de hastalıklı dizimle aynı yaşta değil mi, demiş...
Aslında bir gerçek var.

Farklı yaşlanma süreçleri
İnsan vücudu da toplum gibidir.
Bütün organlar ve her kesim aynı hızla yaşlanmaz.
Vücudu bitmiş ama beyni harıl harıl çalışan insanlar yok mudur?
Bitkin, yorgun ve geçmişi bugünle karıştıran gençler görmediniz mi hiç?
Ya da toplumun bir kesimi değişime direnip yaşlanırken, bir başka toplum katı da değişimin önüne geçip, tüm ülkeye yeni ufuklar açmaz mı?
Aynı siyasi parti içinde bile bu ikilikler görülür.
1940'lı yılların ikinci yarısında CHP içinde Recep Peker'in tasfiyesine dayanan süreç, çok partili demokrasinin de yolunu açmadı mı?
Eğer CHP bugün hâlâ var ise bunun nedeni hastalıklı bir siyaseti, yani "Tek Parti" alışkanlığını terk etmesi değil midir?
Ve eğer CHP yeni yetme partiler karşısında bile seçimlerde yeniliyorsa, bunun bir nedeni de "Tek parti" özlemlerinin zaman zaman depreşmesi ve halk yerine statükocu oligarşiye dayanması değil midir?

Ankaralı siyasetçiler

Yurt ve dünya gerçeklerini gözden kaçıranlar ve dondurulmuş bir zaman anlayışı içinde siyaset oluşturanlar, bu genç toplumda fazla dayanak bulamıyorlar.
Siyasetin güncel gerçeğine yön veren oluşum "Merkez-kaç" kuvvetlerinin ağırlık kazanmasıdır bugün.
Klasik "Ankaralı" figürü, siyasette fazla değer ifade etmiyor.
Daha da ötesi "Siyaset Ankara'da-Sermaye İstanbul'da" denklemi de yeni Türkiye'yi anlatamıyor artık.
Aydın'ın Çakırbey'inden gelen Adnan Menderes, Isparta'nın İslamköy'ünün Süleyman Demirel'i, Malatyalı Turgut Özal ve İstanbul'un Kasımpaşa'sının çocuğu Recep Tayyip Erdoğan, her seçimde CHP'yi yendiler.
Bunun tek istisnası Ankaralı Bülent Ecevit'in CHP'siydi.
Ama o hareket de özellikle Turan Güneş'le CHP'ye gelen, "Ortanın Solu" sloganı içinde "Demokratlaşma"yı içeren ve sade Ankara'ya değil tüm ülkeye hitap eden siyasete dayanıyordu.
Ecevit 12 Mart'a da 12 Eylül'e de karşı çıkarak, CHP'yi "Devlet Partisi" kimliğinden soyutlamayı başarmıştı.

Seçmene karşı yargı mı?

Ama "Kıbrıs Fatihi" kimliğini fazlaca benimseyerek tarihi bir yanılgıya düştü nihai değerlendirmede...
Deniz Baykal'ın CHP'si ise ne yazık ki, tüm bu gelişmelerin gerisine düşmüş bir çizgide.
E-muhtıraları destekleyen, "Ergenekon'un avukatı" olmayı hüner sayan, TBMM'ye ve seçmene karşı yargıyı öne süren bir Ankara partisi şimdi CHP...
Yüzde 20'ler dolayındaki oy oranını korumayı başarı sayan ve "Önümüzdeki seçimde iktidar olacağız" demek yerine iktidarı Yüce Divan'la tehdit etmeyi yeğ tutan bir çizgi bu.
Ayıp olmasa belki şimdiki iktidarı "Yassıada" ile de tehdit edebilirler.
Deniz Baykal'a dizindeki rahatsızlıktan ötürü geçmiş olsun diyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA