Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

İmralı sürecine farklı açılardan bakmak...

Aynı olaya farklı açılardan bakmak mümkündür.
Bu açıyı kişinin yetiştiği ortamın değerleri, mesleği, eğitimi, çevresi veya yaşanan dönemin koşulları oluşturur.
Örneğin biz gazeteciler için "Basın özgürlüğü" kavramının içeriği, basın dışındaki meslek mensupları açısından çok farklı değil midir?
Gazeteci için bordrosunda bulunduğu medya kuruluşunun patronu dışında, hiçbir kimse dokunulmaz olmamalıdır. Özel hayatı medyaya sakız olan veya bir haberle hayatı kararan bir kişi içinse, basın özgürlüğü mutlaka sınırlı olmalıdır.
Veya çok reklam veren bir şirketin patronları ile hiç reklam vermeyen bir şirketin patronları, basın özgürlüğü kapsamında aynı konumda mıdırlar?
Aynı olaya farklı bakmak sadece gazeteciler ve gazeteci olmayanlar için söz konusu değildir.

İki farklı devlet
Örneğin Abdullah Öcalan'a şu andaki "Devlet"in bakış açısı ile Devlet Bahçeli'nin bakış açısı çok farklı değil mi?
Milliyet'te yayınlanan İmralı Zabıtları'nı bulunulan farklı konumlara göre kimi "Öcalan Kandil'e ne mesaj verdi" diye anlamaya çalışırken, kimi de "Öcalan Başbakan Erdoğan'la neyin pazarlığında" sorusuna takılarak okumaya çalışmıyor mu?
Siz siz olun ve olayların gelişmesini anlamaya çalışırken, bunları kendi açılarından değerlendirenler karşısında, siz de güncel siyasetin dışındaki ve çıkar gruplarından birine mensup olmayan "Bilinçli vatandaşın bakış açısı"nı oluşturmaya çalışın. Örneğin "İmralı süreci"ni "Kalıcı çözüm ve barış olacak" mı diye izlemek yerine "Erdoğan başarılı mı başarısız mı olacak" diyerek izlemek, siyaset mesleğinin getirdiği bir nevi deformasyon değil midir?

Basın özgürlüğü mü?

Bir gazeteci olarak değişik dönemlerde aynı olaya aynı kişilerin çok farklı baktıklarını defalarca gözlemledim.
Örneğin bugün bazı köşe yazarlarının gazeteleri tarafından işlerine son verilmesine şiddetli tepki gösteren bazı meslektaşlarımın, çok yakın geçmiş olan 28 Şubat postmodern darbe sürecinde köşe yazarları susturulurken, basın özgürlüğünü hiç gündeme getirmediklerini ve daha ötesi susturulanların arkasından "İyi oldu" diye bayram ettiklerini de hep birlikte görmedik mi?
Herhalde onlar kendilerini o dönemde "İktidar"ın parçaları olarak görüyorlardı.
Tabii bir de kötümser-iyimser olmaktan kaynaklanan farklı bakış açıları vardır.
Bir Amerikan fıkrasını hatırlıyorum.

Kötümser ve iyimser
Çiftçinin ikiz oğulları varmış.
Bunların doğum günlerinde bir ahırı elektronik aletlerle, oyuncaklarla doldurmuş.
Diğer ahıra da at pisliği yığmış.
İkizlerden birini oyuncaklarla dolu ahıra götürmüş ve "Bunlar senin doğum günü armağanların" demiş.
Bu çocuk oyuncakları görünce yakınmaya başlamış. "Bunlar bozulursa kime tamir edecek, bunların pilleri biterse kim yenilerini alacak" diye söyleniyormuş.
Çiftçi sonra diğer oğlanı at pisliği dolu ahıra götürmüş. Çocuk gübreleri görünce kahkaha atmış ve "Babacığım bana doğum günü hediyesi olarak bir tay aldın herhalde" demiş.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA