Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Obama'nın konuşması ertesinde Türk siyaseti...

ABD Başkanı Obama'nın Suriye'ye neden askeri müdahale yapılması gerektiğini ama bunun yapılmasının zararlarını anlattığı "Kararlı bir kararsızlık" içeren konuşması, Afganistan ve Irak'taki askeri deneyimlerinin bu süper gücün beyninin kimyasını bozduklarını gösteriyor.
Bu konuşmadan da anlaşıldığı kadarıyla Amerika için Ortadoğu'da öncelikli konu İsrail'in güvenliğidir.
Gerisi teferruattır...
Kısacası Beşar Esad kimyasal silah kullanmadan kendi halkını katletmeyi sürdürürse ve kimyasal silahlarını da BM uzmanları aracılığı ile tasfiye ederse, bu kabul edilebilir bir durum olacaktır.
Artık hepimizin bilmesi gereken bir gerçek var.
Türkiye'nin siyasi kaderi üzerindeki iki etkenden biri "İç dinamikler" ise diğeri de "Dış konjonktür"dür.

İç ve dış konjonktür
Biliyoruz ki Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçişi de, askeri darbeler de, Soğuk Savaş'taki konumumuz da, dış konjonktürün iç siyasete yansımalarıdır.
Buna karşı seçmen eğilimlerinin sandığa yansıması, kentleşme, orta sınıfların oluşması, açık ekonomiye geçiş gibi olgular da, iç dinamiğin göstergeleridir.
Şu anda iç dinamik dış konjonktüre oranla, Türkiye'nin siyasi kaderi üzerinde daha fazla ağırlık taşımakta.
Amerika'nın Suriye trajedisini çaresizce izlemek durumunda olmasını ve Obama'nın Putin'in uzattığı ele tutunmasını, bizim iç siyasetimizin aktörlerinin de, figüranlarının da dikkatle değerlendirmeleri gerekiyor.

Seçilmiş iktidar var

Kısacası Türkiye'nin siyasi kaderi bizim, yani Türk seçmenlerinin elindedir.
Özellikle sokaklarda ve meydanlarda eylem koyarak siyasetin yönünü değiştirebileceklerini zanneden kalabalıkların, bu gerçeği görmeleri gerekiyor.
Dış dünya medyası bu gösterileri haber yapsa da, dış dünyayı yönetenler, Türkiye'de seçilmiş iktidarın ne dediğine ve nasıl davranacağına önem vermekte.
Neticede Suriye'nin komşusu olan Türkiye bu komşunun tam tersi konumdaki bir demokrasi ve istikrar ülkesi görünümünde... Ekonomisi gelişen ve seçilmiş iktidarın arkasında geniş bir seçmen desteği bulunan bir ülke Türkiye.
Kısacası bu konjonktürde Türk siyasetinin yönünün sokaklarda ve eylemlerle belirleneceğini zanneden örgütlü ve örgütsüz kalkışmacılar, hesap hatalarını düzeltmelidirler.
Açık ve seçik görülebilen bir gerçek de şu...

Devlet sertleşiyor

Devlet bu tür eylemlere karşı bundan sonra daha sert önlemler alacağa benziyor... Kargaşadan başka hiçbir siyasi içeriği ve programı olmayan bu eylemlerin, "Demokratik katılım" veya "Sivil itaatsizlik" kapsamında ele alınmaları da pek mümkün görülmüyor.
Eylemlerden beslenen örgütler belki bu hesabı yapmazlar... Ama bu eylemlere "Demokrasicilik oynuyoruz" diye katılan saf ve temiz Anadolu çocuklarının, en azından polisle sürekli karşı karşıya gelmemek için, sayı ile kendilerine gelmelerinde sayılamayacak kadar çok yarar vardır.
Önümüzdeki dönem sınırlarımız içinde hesaplaşmalarımızı kendi kendimize yapacağımız apaçık ortada. Akılcı yol ise barıştan, uzlaşmadan, demokrasiden geçiyor. Şiddet gündeme geldiğinde, bu coğrafyada şiddeti en etkili kullananın "Devlet" olduğunu da artık öğrenmiş olmalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA