Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

İstanbul'un sorunlarına çözüm "Gezi ruhu" mudur?

Türkiye'nin birikmiş sorunlarının çözümü için atılan "Demokratikleşme" adımları ne kadar gerekliyse, "Normalleşme" adımlarının da hızla atılması gerekmiyor mu?
"Normalleşme" dediğimiz zaman, bunun kapsamına kamplaşmanın devre dışı bırakılması, demokratik siyasetin kavgaya değil hizmete dönük rekabet mesleği olduğunun benimsenmesi, seçim sandığı dışında iktidar aranmasından vazgeçilmesi gibi olgular giriyor.
Örneğin dün Yargıtay'ın nihai kararı açıkladığı Balyoz Davası'nın, bu tür içerikli davaların son örneği olmasını dilememiz gerekiyor. Yaşını başını almış, kamu yönetiminde önemli rütbelere yükselmiş, aklı başında ve sorumluluk sahibi insanların çocuklar gibi "Cuntacılık" oynamaları, eski Türkiye'de siyasetin olağan yansımaları olarak kabul edilmez miydi?
Siyasetin normalleşmesi yolunda adım atması gerekenlerin arasında Cumhuriyet Halk Partisi yöneticileri de var.

Garip bir polemik

Buna bir örneği, CHP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmalarından söz edilen Gürsel Tekin ve Mustafa Sarıgül arasında basına yansıyan "Gezi" merkezli polemikten verebiliriz.
Gürsel Tekin "Ben de adayım" açıklamasını yaparken "Arkamda Gezi ruhu var. Gezi'de pozisyon almayan biri CHP tabanını ne kadar temsil eder" diyerek Sarıgül'e gönderme yapmıştı. Mustafa Sarıgül de buna cevap olarak "Biz Gezi'de Kızılay görevi gördük. 58 doktorum hiç uyumadan görev yaptı; temizlik hizmetleri, ambulans sağladık" diyerek konumunu belirlemeye çalıştı.
CHP'nin seçim kazanabilir bir parti haline gelmesi, siyasetin normalleşmesi için kaçınılmaz bir şart. Bu açıdan İstanbul'daki yerel seçime dönük aday adayları arasında rekabet, çok sağlıklı bir gelişmedir.

Her şeye karşı olmak

Ancak bu rekabetin "Ben daha çok Geziciyim" yarışmasına dönmesi, gerçekten acıklıdır.
Örneğin bugün İstanbul'da yaşayanlar çözüm bekleyen en önemli sorunun "Trafik sıkışmışlığı" olduğunu ve bunun da TEM ve E-5 olarak bilinen iki ana arterin yetersizliğinden kaynaklandığının farkındalar.
3'üncü Köprü, Marmaray ve yaygın metro projeleri bu yetersizliğe çözüm üretmeyi amaçlıyor. 50 yılda nüfusu 2 milyondan 14 milyona çıkan bu metropolde, keşke daha önce yeni köprüler ve geçişler yapılabilseydi.
Peki Gezi Ruhu'ndan topluma yansıyan söylemler nelerdi?
- 3'üncü köprü yapılmasın, yeni havaalanı yapılmasın, Kanalİstanbul yapılmasın...

Gezi-zekâlılık çözüm mü?

Düşünün bir kez... İstanbul Belediyesi'ni yönetmeyi talep ederken "Biz köprü de yapacağız, yol da" denilecek yerde "Biz Gezi Ruhu'nu temsil ediyoruz" söylemi ile seçim kazanılır mı?
"Demokraside sandık teferruattır" söylemi ile hatırlanan Gezi kalkışmasına sahip çıkmak, seçim sandığından galip çıkmak için aday olmak isteyenlerin tutarsızlığına kanıt olmaz mı?
Kısacası CHP'nin sözcüleri Gezi kalkışmasına sahip çıkmak yerine İstanbul'un ve tüm Türkiye'nin kalkınmasına dönük projeleri ile sahip çıktıkları oranda, bu parti de seçmen katında itibar kazanacaktır. Bu da siyasetin normalleşmesine ve demokrasinin bir hizmet yarışı olduğuna dönük inancı toplumda yerleşik hale getirecektir.
Demokratik siyaset gezi-zekâlılığı kabul etmiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA