Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Tayyip Erdoğan bunları neden böyle öfkelendirdi?

Sizler de hayretle ve şaşkınlıkla izlemiyor musunuz?
Belirli kesimlerin artık utanma duygusunu da devre dışı bırakarak yazıyla, konuşmayla, sosyal medya mesajları ile seslendirdikleri bu Tayyip Erdoğan takıntısının ya da nefretinin sebebi ne olabilir?
Ben aynı duruma Turgut Özal döneminde de tanık olduğum için açıkçası pek şaşırmıyorum.
Galiba bunun kaynağında, bir utanç ya da bir "Utanmazlık" var...
"Çok partili demokrasi" adı altında askeri ve bürokratik vesayete dayalı tek parti modelini revize etmişiz 1946'da...
Ama bu kısıtlı demokrasi bile halkın devreye girip, iş ve icraat yapabilen kadroları seçmesine yetmiş.
"Devlet biziz" diyen bürokratik oligarşi de, koruma duvarları arkasında devlet eliyle zengin edilen "Rekabet fobili sermaye" sahipleri, bu süreci mutsuzlukla izlemişler.

Onlar hep rahattılar
Çünkü o döneme kadar toplumsal kalkınma, gelişme, büyüme gibi olgular sadece onlar için söz konusu olmuş.
Halk yoksullaşsa da, bürokratik oligarşinin hayat düzeyi gerilememiş... Devlet eliyle zengin edilenler yaşanan sayısız krize rağmen, daha da zengin olmuşlar.
Döviz olmasa da onlar tahsisle almışlar dövizi...
Demokrasi sayesinde halkın iktidar yaptıkları ise, halkın da refaha ortak olabileceğini, devletin onların hizmetçisi olması gerektiğini, onların devletin hizmetçisi olmadıklarını hem söylemleri hem de icraatları ile vurgulamışlar.
Bu davranışları 50 yılda dört kez askeri darbeyle cezalandırıldı.
Aslında askeri darbeler de, vesayetçi demokratik rejimin bir mütemmim cüzü değil miydi? Darbe geldiği zaman iktidardakiler şapkalarını alır, giderlerdi...

Hep aynı hikâye

Belirli süre sonra da yeniden vesayetçi demokrasi dönemine girilir, kapatılan partiler başka isimle yeniden açılır, yasaklanan siyasetçiler de tekrar meydanlara çıkarlardı. Dış siyasette Amerika'nın çizgisi izlenir, ekonomide de TÜSİAD'çıları kızdırmamaya dikkat edilirdi.
Askeri darbe süreçlerine "Geçiş dönemi" denilmesini Süleyman Demirel "Asıl geçiş dönemi seçilmişlerin iktidar olduğu süreçlerdir" benzeri bir söylemle alaya almamış mıydı?
AK Parti iktidarı döneminde Başbakan Erdoğan kararlılığı ve icraatıyla bu komik demokrasi modeline son verdi. Devletin ve toplumun da zenginleşeceği kanıtlandı. Kürt sorunu güvenlik alanından siyaset alanına taşındı.
Amerikan çizgisi dışında da dış siyaset yapılabileceği gösterildi.
Kendinizi Erdoğan takıntılı kesimlerin yerine koyun...

Şimdi çok mutsuzlar
Genel ekonomisi müflis bir ülkede sürekli zenginleşmiş ve kendinizi bu ülkenin "Seçkin"i olarak gören sözde baronsunuz. Ama artık yönetimde sizin değil halkın ağırlığı daha fazla...
Veya devletin izin vermediği Kürt barışı için cesur yazılar yazan bir gazetecisiniz.
Bir anda devlet "Barış Açılımı" yapıyor ve sizin işleviniz kalmıyor.
Ya da dini cemaat görüntüsü altında holdingleşmiş ve devlet kadrolarını ele geçirmeyi amaçlayan bir örgütsünüz.
Dershaneler benzeri kadrolaşma ve para sağlama merkezlerinize müdahale ediliyor...
Siz de Tayyip Erdoğan'dan nefret etmez miydiniz?
Acaba "Yeniden vesayetçi demokrasiye dönsek ve bu kesimleri yeniden mutlu etmeyi mi denesek" dersiniz? "28 Şubat"ın mutlu kesimlerinin şimdiki mutsuzlukları sizi de rahatsız etmiyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA