Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bereket sessiz çoğunluk ve ortak bir akıl var...

Türkiye' de siyasetin gözlemcisi ve yorumcusu olmanın dayanılmaz ağırlığını bir kez daha hissedenlerdenim... Soma'daki facianın bile kayıt dışı siyaset erbabı tarafından istismar edilmesi, bu ağırlığı iyice artırıyor.
Dünyadaki her yönetim gibi, Türkiye'yi yönetenlerin de tabii ki eleştirilmesi gerekir. Ama elinizi vicdanınıza koyun... Soma faciasından duyulan toplumsal elemi bile hakarete, sokak kalkışmalarına, çarpıtılmış algı üretimine ve yasa dışı komplolara dönüştürmeye çalışanların yoğunlukta bulunduğu bir ortamda, bu yönetimi nasıl eleştireceksiniz?
Bu durum hep aynı değil mi?

Kavram kargaşaları
"Tayyip Erdoğan gitsin de, nasıl giderse gitsin"
içerikli yazıları okur ve sokak eylemlerini izlerken, bunlar "Düşünce özgürlüğü"nü ve "Eleştiri ihtiyacı"nı yansıtıyor diye mi düşünüyorsunuz? Aklın başta olduğu bir ortamda "Soma'daki işçilerin AK Parti'ye oy verdikleri için ölmeleri haktandır" benzeri bir söylemi kimse seslendirebilir mi?
Acaba bu kavram kargaşasının kaynağını, devleti kurarken yaptığımız hatalarda mı aramalıyız? Karmaşık bir devlet yapısının üzerinde kurmaya çalıştığımız çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi, sonunda "Eleştiri"nin "Hakaret" şeklinde algılandığı bir kargaşaya mı dayandı?

Müfettişler devleti
Devletin bu yapısını Turgut Özal benim yazdığım "Anılar"ında şöyle tahlil etmişti: "
-Devlet sistemimizi Fransa'dan almışız. İdareye Mülkiye ekolü hakim... Yıllardır, Maliye'de, İçişleri'nde ve Dışişleri Bakanlığı'nda bu statükocu zihniyet hakim. Bundan ötürü mekanizmalar işlemiyor. Her şey tersine kurulmuş. En iyi, en kaliteli adamlar, devlette müfettiş olarak kullanılıyor. Orta halli ve orta kararlı insanlar ise icrada.
- Sonuçta devlet ne kendi memurlarına, ne de kendi vatandaşlarına güveniyor. Kabiliyetli ve kuvvetli müfettişler, orta karar memurların çalışmasını zorlaştırıyor. Herkes bir hata yapmaktan korkuyor. Bu sistemi Fransa çoktan değiştirdi ama biz hep aynıyız. Danıştay'ı da, frenleyici müesseseleri de oradan almadık mı?"

Sessiz çoğunluk
Devletin kafası böyle karışık olunca, demokratik siyasete katılmayı eylemcilik zannedenlerin, eleştiriyi nefrete dönüştürenlerin kafalarındaki kargaşayı da, doğal mı karşılamalıyız? Askeri vesayete ve atanmışlara saygı duymak ve buna karşı seçilenleri aşağılamak, söz konusu kayıt dışı siyaset erbabının ana nitelikleri arasında değil mi?
Bereket "Sessiz Çoğunluk" ve Edirne'den Kars'a uzanan alandaki insanların düşüncelerine davranışlarına yön veren "Ortak akıl" var. Ülkenin kaderini bereket ki onlar şekillendiriyor...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA