Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

"Sosyalist" olmaktan öteye "nasyonal sosyalist" olmak

Demokratik siyasetin hizmete dönük rekabet mesleği olduğunu göremeyen ve bunun yerine kendilerini "Sağcı" ya da "Solcu" olarak sundukları zaman seçmenden oy alabileceklerini zanneden kifayetsiz muhterisleri izlerken, hep 1960'lı yılların üniversite gençliğini hatırlıyorum. Bugün Yunanistan'da bir siyasi parti kendi sini "Komünist" veya "Sosyalist" olarak niteliyorsa, bunların bu ülkenin kayıtlı siyasetinde yaşanmış bir geçmişleri vardır. Oysa Türkiye'de Cumhuriyet'in ilk döneminde siyasi yelpaze denilince sadece CHP içindeki hiziplerin farklılığından kaynaklanan kanatlar anlaşılırdı... Bunların dışındaki her oluşum yasadışıydı ve resmi ideoloji tarafından "Kökü dışarıda" damgası yerlerdi. Çok partili demokrasiye geçildiğinde de, CHP'den kopanların kurdukları partilerle, bu hayata başladık.

Sağ ve sol kavramları

27 Mayıs darbesi ertesinde ise adeta bir barajın duvarları yıkılmış gibi oldu. Geçmişte meşru siyasal yaşamımızda kabul edilmeyen bu kavramları hepimiz üstlenmeye çalıştık. Kimimiz, sağcı kimimiz solcu olduk. Komünistler, sosyalistler, milliyetçiler, mukaddesatçılar da cezaevlerinde geçen geçmişin ardından sahneye çıkmaya başladılar.
Daha sonra CHP bile "Ortanın Solu" sloganı arkasında "Demokratik Sosyalizm"e geçmeyi deneyecekti... Marksist eğilimleri temsil edenlerin arasından Maocuların çıktığını da görecektik. İşte o çok sesliliğin başlangıcı olan 1960'ta, üniversite gençliği de geçmişte tanışık olmadığı ideolojileri sahiplenmeye ve kendi arasında kavga etmeye başlamıştı. 1960 benim İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki ilk yılımdı.

Castro Nuri hesap soruyor

Fakültenin öğrenci derneği seçimlerinde "İktidar"ı ele geçirmek için, hepimiz çalışmaya başlamıştık. Ben de kendi arkadaşlarımla "Toplumsal Devrimciler" diye bir grup kurmuştum. Pankartlar yazıp, fakültede çeşitli yerlere astık... Seçim kampanyası bütün hızıyla devam ediyordu.
28 Nisan olaylarının öncüsü olan bizden daha eski öğrenciler, güçlü ve ağırlıklıydılar... CHP Gençlik Kolları'nın desteği vardı arkalarında... En fazla bilinen isim de, şimdi rahmetli olan Castro Nuri'ydi... Yani Nuri Yazıcı...

Bu ne anlama gelir?

Benim grup kurup, kendilerine rakip olduğumu öğrenince, Nuri Yazıcı ve arkadaşları Hukuk Fakültesi kantinindeki masalarına çağırdılar beni... Ağırlıklı bir masaydı bu... Benden hesap soracakları belliydi. Karşılarına oturdum... Castro Nuri sordu...
- Sen "Toplumsal Devrimciler" diye bir grup kurup, aday olmuşsun öğrenci derneği yönetimine... Bu Toplumsal Devrimciler ne anlama geliyor?
Cevap verdim...
- Toplumsal demek sosyalist demek... Yani biz Sosyalist Devrimciyiz!
Castro Nuri bunu duyunca rahatladı..
- Yahu biz de sosyalistiz... Üstelik ben "Nasyonal Sosyalistim" dedi.

Yıllar geçse de...

2015 yılında yaşını başını almış profesyonel siyasetçilerin kendilerinin neyi temsil ettiğini zannetmelerini izlerken, 1960'ların deneyimsiz ve bilinçsiz gençlik hareketlerini hatırlamamak mümkün değil... Hele bazıları da 17 Kasım 1973'teki "Atina Politeknik Kalkışması"nı bilmeden "Syriza" lideri Başbakan Çipras'ın bizdeki "Gezici"lerden biri olabileceğini söylemiyorlar mı?
Hikmet Kıvılcımlı'nın dediği gibi gerçekten de "Toplumu bilinçlendirmek dolmayı pirinçlendirmeye benzemez"miş.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA