Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Buzdolabı ve cep telefonu yoksulluğun simgesi oldu

Bir mizah dergisinin kapağındaki karikatürde çubuklu pijamalı ve terlikli bir vatandaş, içi boş buzdolabına bakıp "Buzdolabı yankı yapıyor" diyordu... Buzdolabından da "Ey Merkez Bankası" diye seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri gelmekteydi.
Bu karikatür aslında "Yeni Türkiye"yi yansıtmıyor mu?
Yoksul vatandaşın içi boş bir buzdolabı ile simgelendiği bir yeni Türkiye bu... Düşünün ki yılda 11-12 milyon adet cep telefonunun, 2.5-3 milyon adet bilgisayarın ve 2.5 milyon adet buzdolabının satıldığı bir Türkiye bu. Kireç sökücü ilaç reklamlarından öğrendiğimiz kadarıyla her yıl 1 milyona yakın çamaşır makinesi çöpe atılıyor. Açıklanan istatistik rakamlara göre de Türkiye'deki akıllı cep telefonu sayısı nüfustan fazla... 18 milyon da motorlu araç var trafikte...

Nerede o teldolaplar?
"Eski Türkiye" denildiğinde sakın Osmanlı'yı falan anlamayın... 1950'ler İstanbul'unda, hem de Boğaziçi'ndeki yalılarda "Teldolap"lar yok muydu mutfaklarda? Etin, sütün, tereyağının sepetlere koyulup kuyulara sallanarak soğuk ortamlarda korunduğunu unuttuk mu? Ya da özel araç sahibi olmanın ne denli bir ayrıcalık olduğunu hatırlamıyor musunuz? Trafik polisleri her özel araç sahibini tanırdı...
Ekonomiye ve mesela doların yükselişine ilişkin yorumlarda da "Eski Türkiye" sanki hiç yaşanmamış gibi bakılmıyor mu? Bir malın ya da bir yabancı ülke para biriminin TL olarak değerinin ne olduğunun değil, TL olarak karşılığı verildiğinde serbest pazarda bulunup bulunmadığının daha önemli olduğunu, hâlâ öğrenmemiş olanlar var.

En kalitesiz ve en pahalı
Çeşitli ürünlerin fiyatlarının Hükümet tarafından belirlendiği, doların, frangın fiyatının Merkez Bankası bürokratları tarafından saptandığı, karaborsalı, katı kambiyolu günleri sanki hiç yaşamamış gibiyiz. Dünyanın en kalitesiz endüstri ürünlerinin dünyanın en pahalı fiyatları ile satıldığı, ilk binişte amortisörü çöken yerli araçlar için kuyruğa girenlerden, açıktan para alındığı ülke Türkiye değil miydi?
Evet... Yoksulluğun simgeleri artık buzdolapları, cep telefonları, düz ekran televizyonlar şimdi... Otobüse binmekle uçağa binmek arasında bir farkın kalmadığı, Boğaz'a köprü yapmanın sıradan bir olay haline dönüştüğü, gökdelenlerin sadece New York'a özgü yapılar olmadığının anlaşıldığı bir yeni Türkiye bu...

Palavralara paydos
"Nerede o eski kavunlar, karpuzlar" diyerek 1930'ları ya da 1950'leri özleyenlerin palavralarını da "Google"bir anda söndürüveriyor... Mutsuz karikatüristlerin bile yoksulluğu buzdolabı ile simgelemek zorunda kaldıkları bir Türkiye bu... "Yeniden Gezi'de ayaklanalım" diye çağrılar yapanlar o Taksim'deki "Kanlı Pazar"ları hatırlamasalar da, hafıza- i beşer hep nisyan ile malul olamaz ki...
Kısacası Don Kişot yeldeğirmenlerine karşı zafer kazanabilseydi, belki bizim ezik anakroniklerimizin de şansları olurdu...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA