Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

ABD sağa mı yoksa sola mı kayıyor?

Amerikan başkanlık seçimine uzanan yoldaki gelişmeler "Bu ülke sola mı sağa mı kayıyor" sorusunu kaçınılmaz olarak gündeme getirdi.
Örneğin kendisini demokratik sosyalist olarak ilan eden ve başta Wall Street sermayesi olmak üzere kurulu düzenin tüm kurumlarına karşı olduğunu açıklayan Bernie Sanders, New Hampshire'deki ön seçimde, Demokratların favori adayı olarak gösterilen Hillary Clinton'u yendi... Sade "İslamofobi"nin sözcüsü olarak değil yabancıların ve özellikle Latin Amerika kökenlilerin de düşmanı olarak kampanyasını sürdüren Donald Trump da, aynı ön seçimden Cumhuriyetçilerin en güçlü adayı olarak çıktı.

Amerika'nın sağı solu olur mu?

Bu tür gelişmelere bakarak Amerikan toplumunun solda ya da sağda olduğunu anlamak tabii ki mümkün değildir.
Seçmenlerin mevcut duruma karşı duydukları tatminsizlikler, bu tür sonuçları da beraberinde getirir. Ve kim Başkan olursa olsun sonunda Amerikan derin devletinin ideolojisine ve çıkarlarına uygun davranır.
Bizde de kendilerini solda gören siyasetçilerin iktidar olduklarında solu da sağı da yasaklayan "Resmi İdeoloji"nin esirleri ve sözcüleri olduklarını defalarca görmedik mi?
Jakoben laiklik bile sol kapsamına girmemiş miydi?

İlk sosyalist girişim
1960'lı yıllarda üniversite öğrencisi dört arkadaş bir bayram tatilinde Trakya Ereğlisi'ndeki bir otelde üç gün geçirmiştik.
Aramızda o günlerin modasına uygun olarak sol ve sağ eğilimler üzerinde sürekli tartışıyorduk. İkinci gün otele İstanbul'un efsanevi belediye başkanlarından Fahrettin Kerim Gökay geldi... Onunla tanıştık ve Gökay da bizim soframıza katılır oldu.
Yine sağ ve solu tartışırken ve sosyalizmin Türkiye'deki geleceği üzerinde çeşitlemeler yaparken, rahmetli Gökay sözümüzü kesti ve "Türkiye'de sosyalizmi ben başlattım" dedi. Şaşırmıştık... Gökay devam etti ve "İstanbul'da ilk sosyal konutları ben yaptırdım" dedi.

Eski güzel günler

Siyasi konum üzerindeki kafa karışıklıklarına somut olarak tanık olduğum üniversite yıllarından bir diğer anımı, uzun yıllar önce yine Sabah'ta yazmıştım. Hatırlatayım...
27 Mayıs 1960 askeri darbesi ertesindeki çok merkezli kavram kargaşalarının yaşandığı ortamdaydık. Hukuk Fakültesi'nin öğrenci derneği seçimleri öncesinde "Toplumsal Devrimciler" diye bir grup kurmuştuk.
Pankartlar yazıp, fakültede çeşitli yerlere astık... 28 Nisan olaylarının öncüsü olan bizden daha eski öğrenciler, güçlü ve ağırlıklıydılar.
CHP Gençlik Kolları'nın desteği vardı arkalarında.. En fazla bilinen isim de, şimdi rahmetli olan "Castro Nuri"ydi. Yani Nuri Yazıcı...

Hem de nasyonel sosyalist

Bizim kendilerine rakip olduğumuzu görünce Nuri Yazıcı ve takımı Hukuk Kantini'ndeki masalarına çağırdılar beni.
Bir nevi yargılanacaktım... Karşılarına oturdum.
Castro Nuri "Sen Toplumsal Devrimciler diye bir grup kurup, aday olmuşsun öğrenci derneği yönetimine..
Bu Toplumsal Devrimciler ne anlama geliyor"
diye sordu bana. Ben "Toplumsal demek sosyalist demek...
Yani biz Sosyalist Devrimciyiz"
diyerek soruyu cevapladım... Castro Nuri bunu duyunca, rahatladı. "Yahu biz de sosyalistiz... Üstelik ben Nasyonal Sosyalistim" dedi.
Ne dersiniz? Amerika'nın sağı solu belli olabilir mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA