Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BERCAN TUTAR

ABD ve İsrail’in East-Med fiyaskosu

Türkiye'nin Mavi Vatan doktrini çerçevesinde Doğu Akdeniz'de devreye soktuğu stratejiler ve yaptığı hamleler başını ABD, İsrail, Yunanistan ve Mısır'ın çektiği Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi'nin (East- Med) daha şimdiden kadük kalmasına yol açtı.
Ülkemizi çevremizdeki denizlerde yer alan zengin enerji kaynaklarından yoksun bırakmayı ve bizi Antalya Körfezi'ne hapsetmeyi planlayan East-Med projesinin çöküşünde Türkiye etkisini görmezden gelen birçok analizci, küresel enerji piyasalarındaki faktörleri daha çok öne çıkarıyor.
Asia Times'ta 4 Mart'ta "Akdeniz boru hattı hayalinin sahipleri küresel arz fazlası ile karşı karşıya" başlıklı bir analiz kaleme alan Jonathan Gorvett, bu isimlerden biri. "Kıbrıs, İsrail ve Mısır gazını Avrupa'ya ulaştırmayı planlayan ABD destekli 7 milyar dolarlık East-Med boru hattı projesi büyük ihtimalle hayata geçemeyecek" demiş.
Diğer analizciler gibi Gorvett de 2 Ocak 2020'de İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında imzalanan East-Med'in akamete uğramasında küresel enerji arzındaki artış ve taleplerdeki düşüşün etkili olduğuna işaret ediyor.
ABD'nin önayak olduğu 1900 kilometrelik East-Med'in tükenişini itiraf edenlerden biri de Atlantik Council analistlerinden Dr. Charles Elinas... "Projenin başarısından şüpheliyim. Zira dünyada çok fazla gaz arzı var" diyor.

Avrupa'daki panik
Ancak asıl önemlisi bu uzmanların East-Med'i daha başlamadan bitiren asıl jeo-politik faktörün Türkiye olduğunu satır aralarında da olsa dile getirmek zorunda kalmaları.
Özellikle Türkiye'nin Mavi Vatan doktrini çerçevesinde 27 Kasım 2019'da Libya ile imzaladığı deniz sınırı ve yetki alanları antlaşması, Ege ve Doğu Akdeniz'de yaptığı sismik araştırmalar ile yabancı araştırma gemilerinin kıta sahanlığımızdaki hukuksuz faaliyetlerine karşı aldığı önlemlerin East-Med'e ölümcül darbeler indirdiği artık genel bir kabule dönüşüyor.
Avrupa ve Doğu Akdeniz konularında yetkin bir isim olan gazeteci yazar Gorvett'in bu bağlamda Türkiye'nin bölgesel statükoya meydan okuduğunu ve başarılı olduğunun altını çizmesi önemli.
Türkiye'nin çığır açan karşı hamleleri haliyle boru hattı projesi yanında Doğu Akdeniz havzasındaki ekonomik, siyasi ve güvenlik mimarisini de kökten değiştirecek gibi görünüyor.
Etekleri tutuşan Avrupa ülkeleri şimdiden arayışlara başlamış durumda. Nitekim Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA), East- Med'in akamete uğramasının Avrupa için 'varoluşsal bir soruna' dönüşebileceği uyarısında bulunması dikkat çekici. Bu da Avrupa'nın enerjiye ulaşmada Türkiye'ye olan bağımlılığını daha da artıracaktır.
Zira BM verilerine göre dünya piyasalarına arz edilen gazın yüzde 26'sını Avrupa, yüzde 21'ini ABD, yüzde 7'sini ise Çin kullanıyor. Yeni gaz yatakları bulduğu ve ekonomisinde kömüre daha fazla ağırlık verdiği için Çin'in gaz talebi her geçen gün azalıyor.
Bu yüzden Shell, ENI, ExxonMobil ve Chevron gibi enerji devleri 2020'yi büyük kayıplarla kapattı. Dolaysıyla East-Med gibi riskli projelere girecek iştahları yok.

Mısır'ın 'U' dönüşü
Bütün bu faktörler yanında East-Med'e ortak olan ülkeler arasındaki vizyon ve strateji farklılıkları da giderek derinleşiyor. Örneğin Mısır, Zohr sahasındaki keşiflerle Doğu Akdeniz'in adeta gaz alanında süper gücüne dönüştü.
Mısır bu nedenle yeni arayışlara giriyor. Türkiye'yi 'by-pass' eden East-Med'in hayata geçemeyeceğini yani devasa miktardaki gazını Avrupa'ya ulaştıramayacağını gören Mısır, ilk adımı atarak Doğu Akdeniz'de ilan ettiği hidrokarbon ihalesini Türkiye'nin kıta sahanlığına göre belirleme kararı aldı. Kahire'nin uzattığı zeytin dalını tutan Türkiye de Mısır ile deniz yetki alanlarının belirlenmesi için müzakerelere başlayabileceğini açıkladı.
Mısır dışında İsrail de yeni arayışlar içinde. Fransa ve ABD'den de olumlu sinyaller geliyor. Geriye bir tek ideolojik körlük içindeki Yunanistan kalıyor.
Fakat sonunda ABD ve Avrupa'nın şımarık çocuğu Yunanistan da hukuksuz ve irrasyonel siyasetini terk etmek zorunda kalacaktır. Şu an paniğe kapılan Atina er veya geç gerçeği kabullenecektir. Çünkü Türkiye faktörünün Ortadoğu ve Kafkasya'da olduğu gibi Doğu Akdeniz'de de yol açtığı jeo-politik iklim değişikliği, bölgenin yeni realitesi haline geliyor.
İşte bu yüzden daha düne kadar ABD önderliğinde Türkiye karşıtlığında ittifak eden ülkeler artık birer birer strateji değiştiriyor. Mısır, Suudi Arabistan, Fransa ve BAE örneklerinde olduğu gibi eskiden Türkiye'ye düşmanlıkta yarışan aktörler şimdi bizimle yeniden barışmak için yarışıyor.
Bu yeni realite elbet en çok da ABD ve minik ortağı İsrail'in Türkiye'ye bakışının kökten değişeceği hatta şimdiden değiştiği anlamına geliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA