Oyun teorisinde en çok kazandıran strateji hiçbir partnerle işbirliğine girmemektir. Bu tam da ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve başladığından bu yana altı aydır izlediği siyaseti anlatıyor. Çoğu analist bugünlerde bunu tartışıyor. Yani Trump'ın neden taraf değiştirdiğini anlamaya çalışıyor.
Çünkü eski müttefikleriyle işbirliğine yanaşmayan Trump'ın Rusya ve Çin ile örtülü bir ittifaka girdiğine dair işaretler var. Şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza. Trump yönetimi Ortadoğu ve İran'ın yeniden dizaynı karşılığında Çin'e Pakistan ve Tayland ile Asya-Pasifik'te bazı nüfuz sahalarını bırakmaya hazırlanırken Rusya'ya da Ukrayna'yı tamamen bırakmış görünüyor.
Keşmir krizinde Pakistan'ın gösterdiği performans ile ABD'nin Hindistan'ı yalnız bırakıp ateşkese zorlaması Çin ile küresel uzlaşının bir göstergesiydi. Rusya ve Çin varılan yeni 'modus vivendi'nin (geçici anlaşma) en net göründüğü alanlardan biri de 12 günlük İsrailİran savaşı oldu. Rusya ve Çin'in İran'ı bariz şekilde yalnız bırakması dikkat çekti.
***
Belki de bu yüzden
Ortadoğu'da barış elçisi rolüne soyunan Trump iş
Ukrayna cephesine gelince
gönülsüz davranıyor. Hatta Avrupalı
müttefiklerini güçsüz ve silahsız bırakarak
Rusya'nın önünü açıyor. Son olarak
Ukrayna'ya sevkiyatı yapılacak silahların
teslimatından vazgeçmesi bunun bir
kanıtı.
Trump, İran-
İsrail gerginliğinden sonra
Gazze için de harekete geçti. Gazze'de ateşkesin yürürlüğe girmesi Trump'ın barış elçisi imajını daha da sağlamlaştıracaktır. İşte tam da burada insanlar
Ortadoğu'yu hızla sakinleştiren Trump'ın Ukrayna'da neden aynı performansı göster(e)mediğini sorguluyor. Zira Trump'ın bütün dikkatini Ortadoğu'ya vermesi Ukrayna'da durumun tamamen kontrolden çıkmasına hizmet ediyor.
Bunun birçok nedeni var. İlki Trump ile Rus lider
Vladimir Putin arasında varılan bir uzlaşı. İkincisi de Trump'ın
Avrupalı liderlere söz geçirememesi ve onları güvenilir bulamaması. Oysa aynı durum İsrail için geçerli değil.
Avrupa'nın son dönemde yüz çevirmeye başladığı
Netanyahu karşısında Trump'ın eli hayli güçlü.
***
Bir diğer faktör de Ortadoğu'daki alevlenen çatışmaların aksine Ukrayna krizinin daha sürekli ve derinlikli bir yapıya sahip olması. İsrail'in saldırıları Ortadoğu'daki güç dengesini tamamen değiştiremedi. Ancak Ukrayna'daki savaş
Avrupa'yı politik, askeri ve psikolojik anlamda yeniden şekillendiriyor.
Uzun vadeli garantilere ihtiyaç duyan Ukrayna krizi yerine Trump, ağırlığı İsrail'in hareket alanını istediği gibi şekillendirme fırsatı elde ettiği Ortadoğu'ya veriyor. Ayrıca Trump, bölgenin yeni dinamiğinde
Türkiye ve Körfez ülkeleriyle yeni bir konsensüse varmanın avantajına da sahip. En nihayetinde İran'ı da bu bölgesel denkleme katma yönünde bir irade gösteriyor.
Bu bağlamda
Türkiye'nin daha fazla öne çıktığı İran, Körfez ve İsrail'in ise kendi sınırlarına çekildiği yeni bir Ortadoğu hedefi var. Trump, Rusya ve Çin'in etkin olmadığı bu yeni Ortadoğu'yu Körfez'in parasal desteği yanında
etki alanı sınırlandırılmış İsrail ve İran'a karşı Türkiye'nin mukayeseli üstünlüğünün sağladığı jeopolitik olanaklarla daha öngörülebilir şekilde dizayn edebileceğine inanıyor. Bunun yolu ise
Avrupalı ve İsrailli eski dostlar yerine yeni partnerler bulmaktan geçiyor. Bu tercih
oportünizmden daha fazlasına işaret ediyor. Bu
reel-politik determinizm dalgası ister istemez Trump'ı taraf değiştirmeye
zorluyor. Vaziyet özetle bundan
ibaret.