Doğrularla başladık maça. Madrid'de İspanyollara 'aman' vermeyen konsantrasyon ve düzen, Ali Sami Yen'de de iş başındaydı.
Del Bosque tek forvete inerek geldi. Beraberliği cebine koymak, usta oyuncuları ile fırsatları değerlendirmenin peşindeydi. İsteyen biz olduk, bekleyip seyreden onlar.
Yine dikkatli ve hırslı kaldı oyuncularımız. Rakibin bozan ve fırsat tanımayan anlayışı karşısında pas üçgenleri üretip, defansın arkasına sarkmak istiyorlardı. Bu anlayış içinde kalemizde tek tehlikeyi uzaktan bir şut ile yaşarken, Arda& Tuncay iş birliğinden golü Semih çıkardı.
İki takım da bölünmüştü. Koşup mücadele edenler ile farklı olanlar. Kimin yıldızı o gün iyi bir maç çıkarıyorsa, bir anda skordaki dengeler de değişiyordu. Bizim Arda'mız vardı. Tuncay akıllıydı, Semih ise fırsatçı.
Öne geçip, geriye düşen İspanyolların neler yapacağını merak etmeye başlamıştık. Ne düzenlerini değiştirdiler, ne de daha atak olma adına değişiklik yaptılar.
Del Bosque, alacağı en ufak riskin pahalıya mal olacağının farkındaydı sanki. İlk maçtaki gibi, "Nasıl olsa bir ikram yapacaklar" garantisini de almıştı. Yanılmadı da. Bir kornerde yaptık yapacağımızı. Altı pasa düşen topu paylaşamadık. Penaltı doğru karardı.
3 PUANDAN FAZLASINI KAYBETTİK
Yeniden öne geçmek için, 'yıldız' dediğimiz oyuncuların sorumluluk almalarını bekledik. Ama top ayaklarına gelemiyor, geldiği anda da yüzlerini kaleye dönemiyorlardı. İyi olmak ile usta olmanın arasındaki ince çizgide yürüyorduk. Öndeki dörtlümüze tüm gol hesaplarını yükleyerek, geride kalanlarla maçı tutmak ana fikri, İspanya gibi takım karşısında mecburiydi. Ne Aurelio ne de Emre Belözoğlu rakip ceza alanı içine girdiler. Orta sahanın tek yönlü düşüncesi içinde, bize de yapılacak hatayı beklemekten fazlası kalmıyordu. Bastırıp, galibiyeti istediğimiz anlarda, bir kontra ile maçı bıraktık. Büyük ihtimalle üç puandan fazlasını da kaybettik, çünkü Bosna da kazandı.
Yine final maçları ile devam edeceğiz gruba. Bizi bütün turnuvalarda yalnız bırakmayan "Yüce yardımcımızı" yanımızda bulursak, yeni sevinçlerin takımı oluruz. Bu maçı da kızarak değil, üzülerek izledik. Çocuklar ellerinden geleni yaptılar, sınırlarını zorladılar. Sonuca endekslemeyelim kendimizi. Hep böyle oynamak için gerekenleri yapalım.