Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Nasıl otel seçilir?

Eskiden eş dost tavsiyesi dinlenir, motelde telefon bile bulunmadığı için yandaki bakkal aranıp çıraktan medet umulurdu. Şimdi Booking. com’gillerden ya da kendi sitesinden göz kırpan binlerce otel emrinize amade. Peki o siteleri, fotoğrafları, müşteri yorumlarını nasıl okumalı?

Aaa, nasıl da şaşırdım. Bir zamanlar Gümüşlük'teki Sysyphos Pansiyon'da yer ayarlamak için neler yaptığımızı anlatarak başlayacaktım... İnternete baktım ki Sysyphos aynı yerinde, Tavşan adasının tam karşısında durmakta. Youtube'daki videosunu bile izledim. İşletmeci Timur Bilgiç'in ve 17 odalı pansiyonun (evet otel değil, hâlâ pansiyon sadeliğinde) telefonlarını öğrendim. Milattan önce gibi dursa da, sadece gençliğimizde: Sysyphos'ta telefon yoktu. Köyün bakkalına telefon edilirdi İstanbul'dan. Sağ olsun o da çırağını gönderip pansiyondan birini çağırırdı da, yer olup olmadığı sorulabilirdi. Niye Sysyphos? Bir zamanlar bu işler eş dost tavsiyesiyle olurdu. Mesela Sysyphos, İstanbul'un 'entel' takımının sayfiyesi gibiydi. Hemen herkes birbirini tanırdı. Fazlasıyla mürekkep yalamış kuzenimin kuyruğunda, aileden 'kurtulmuş' olarak yaptığım ilk tatildi. Elimde -nasıl bulduysam- Bodrum merkezden aldığım I Never Promised You A Rose Garden (Sana Gül Bahçesi Vadetmedim, Joanne Greenberg) vardı, hiç unutmam. Kapağına bakarak ve 'Beyaz Dizi' vari bir şey çıkacağını sanarak aldığım, sonra da çaktırmamaya çalıştığım ama bozulduğum!

SİTEYİ NASIL OKUMALI?
İnternet, oyunun kurallarını değiştirdi. Arkadaş tavsiyesi veya düz reklam yerine, booking.com başta olmak üzere 'kalacak yer bulma' siteleri öne çıktı. Oteli seç, kredi kartınla yerini ayırt, onay mail'ini kaydet; tamamdır. Ama tabii bu yoldan gitmenin de incelikleri var. Otel yönetimleri güçlü yanlarını öne çıkartırken, zayıflıklarını örtmeye çalıştığından, temkinli olmak gerekiyor. İşaretleri iyi okumazsanız, kafa göz yarmak gayet mümkün... Beş yıldızlı tesis ya da havalı butik otel arıyorsanız, çok da ince eleyip sık dokumanız şart değil. Ama parayı yatağa değil, yiyip içip gezmeye harcama taraftarıysanız... O zaman sitede biraz uzun kalmanız şart. Otel tanıtımları eksiklerle, hatta aldatmacalarla dolu çünkü... Önce otelin yerini iyi saptamak lazım... Mesela Berlin'e gidiyorsanız kolay: Adresi google haritalarından kontrol edersiniz. Peki ya sokak veya otel haritada görünmüyorsa? Ki Yunan adalarındaki küçük otellerin pek çoğunda hal böyle... Bu durumda işiniz biraz şansa kalıyor. Biz bir keresinde haritaya yanlış yerleştirilmiş lokasyon işaretinin azizliğine uğradık. Köyün yerlileri olmasa, moteli bulana kadar tatil biterdi.

DENİZ NE KADAR YAKIN?
Gelelim oda fotoğraflarına... Biz önce deniz gören pencerelere ve balkona dikkat kesiliyoruz. Derdimiz manzara olduğundan değil. Otelin konumunu, deniz ve çevreyle ilişkisini anlamak için yapıyoruz bunu... Mesela Yunanistan'da deniz ve plajdan sonra yol geliyor. Önünün plaj olduğunu iddia eden otele kanmayın, arada araçların işlediği yol olma ihtimalinin yüksekliğini hesaba katın. Asıl önemlisi: Plajın dibine tekneler demirlemişse, geçin. Orası yaramaz. Bir de denize yukarıdan bakan oteller meselesi var. Tesisler öyle fotoğraflar koyuyor ki, sanki denize sıfırmış gibi duruyor. Tamamen algı çalışması! Gittiğinizde görüyorsunuz ki denize iki bin üç yüz yirmi bir basamak! İnmesi hadi neyse de, deniz keyfi sonrası çıkması, düşman başına... Odadaki klimanın lokasyonu da neredeyse otelinki kadar önemli. Klima yatağa üflüyorsa, şifayı kapmadan kaçın. Geçenlerde Bodrum'da ünlü bir zincirin halkasında kaldık. Klima doğrudan yatağa bakmıyor ama garip ve gürültülü bir şekilde yatağa üflüyor, uyutmuyordu. Kapatıp balkon kapısını açtık; bu defa da sivrisineklere yem olduk. Peki çare? Sevgili E.A.'nın zihni sinir projesi doğrultusunda yanımızda naylon poşet ile bant taşıyoruz! Klima pislik ederse, önünü kapatıyoruz... Hem odada bir enstalasyon da oluyor, sanatsız kalmıyoruz! Bir keresinde naylonu unuttuk. Klima su püskürtüyor sanan otel yönetimi, bin kere özür diledi. Durumu anlattık ama o arada bizim 'yerleştirme' sökülüp atılmıştı. Sanattan anlamayan oteller de var işte, ne yapacaksınız! Banyodan bahsetmeden odadan çıkamayız. Fıskiye tazyikli mi, bunu fotoğraftan anlamak mümkün değil ama yurt dışındayken, tuvalet ile duşun birbirine yakın, hatta yan yana olduğu banyolar tercih sebebi. Son yılların modalarından tuvaletle banyonun apayrılığı ve lavabosuz, musluksuz, susuz, solo klozet ise cız!

BUTİK=ORGANİK!
Arabayla seyahat ediyorsanız park konusu da önemli... Çoğu küçük otelin kendi park alanı olmuyor. "Çevreye park edebilirsiniz" diyorlar sitede ama turistik tatil yörelerinde yer bulmak, deveye hendek atlatmak, malum. Gelelim fiyatlara... Biz denizden yana olup mecbur kalmadıkça havuza girmeyenlerdeniz. O yüzden de çocuklu ailelerin vazgeçilmezi olan havuz, bizim için eksi puan. Havuzlu otelin fiyatı da gürültüsü de fazla olduğundan, mümkün mertebe uzak duruyoruz. Son yıllarda aynı 'organik ürün' gibi, 'butik otel' furyası var. Nasıl her bahçeden toplanan meyve-sebze organik olmuyorsa, işlemeli havlu koyarak, kapılara otantik kol takarak da butik otel olunmuyor. İsminin başına 'butik' kelimesini ekleyip yüksek fiyat çekenleri iki kere düşünün. Otelin birçok özelliğini, bizzat yaşamadan, sadece fotoğraflara bakarak bilmeniz imkânsız tabii ki. İşte o noktada sondajı biraz derinleştirip müşteri yorumlarını okumakta büyük fayda var. Aşağıda sabah dörde kadar müzik yapan bir kulübün varlığını başka nasıl öğrenebilirsiniz? Şezlong ve şemsiyeden para kesildiğini? İnternetin doğru dürüst çalışmadığını... Bir de üstünde durmaya değmez gibi görünen ama illet eden detaylar var. Bunların bazılarını müşteriler de yazmıyor. Mesela kimi otel, priz düşmanı! Banyoda fön/tıraş makineleri için bir tane bırakıyor, diğer prizleri kaldırıyorlar. Belli ki dertleri elektrik parasını indirmek... Çaresi var: Yanınızda basit bir üçlü-priz taşımak. Tabii müşteri eleştirilerini de eleştirel bir gözle okumak lazım. Son derece hesaplı bir otelde kalmasına rağmen, eşyaları eski bulanları dikkate almasanız da olur. Ama "Beş tane karafatma öldürdüm" diyorsa iş değişir haliyle. Kahvaltıdaki omletin tuzunun kaçması belki bir kereliktir, insanlık halidir. Ama dünya para bayıldığınız bir yerde üç gün boyunca odanıza hiçbir temizlik elemanı girmezse, buna sinirlenmek son derece hakkınız! Artık telefona pansiyoncu çağırma devrinde değiliz ama uygun bir otel bulmak için harcadığımız zaman da az buz değil. Ve sanki hâlâ: En iyi otel, eş dost ahbabın methettiği otel gibi geliyor! Bir de şanslıysanız, beraber seyahat ettiğiniz kişi zaman içinde Booking.com'un şifrelerini çözmüş, 'genius' sıfatını alıp indirim hak etmiş, deneye yanıla da külyutmaz hale gelmiş oluyor ki... İşte o zaman risk asgariye iniyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA