Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Mexico City’de nerede ne yapılır?

Geçen hafta Meksika yolculuğuna giriş yapmıştık. O girişten sonra bu hafta biraz gelişelim, semt semt gezinelim... Meksika’nın tadına nasıl varılacağını adım adım anlatalım

Yolunu, ulaşımını, ölçeğini bilmediğimiz bir şehre giderken, en dikkat edeceğimiz şey: Kalacağımız oteli ne civarda seçmeliyiz? İş için gidenleri ya da belli bir bölgeyle belli bir ilişki içinde olacakları bilemem. Ama turistik amaçla gidiyorsanız ve derdiniz gezip dolaşmaksa... Kalacağınız yer tarihi merkezde olmalı.
Santa Fe'de seçerseniz oteli, en devasa gökdelenlerin arasında yürüyecek kaldırım bile bulamazsınız mesela. Ama tarihi merkez olursa üssünüz, iki adım yürüdüğünüzde şenliğin ortasındasınız.
Başka semtlere gitmek için ister Uber'den araba çağırır, ister taksi durağından nispeten güvenli kabul edilen taksilere binersiniz (Sokaktan rastgele taksi çevirmeyi, gerçi geçen hafta söz ettiğim gibi biz birkaç kere besmele çekip yaptıysak da pek tavsiye etmiyorlar).
Toplu taşımayı da kullanabilirsiniz; kentte metro da var metrobüs de otobüs de... Turist otobüsüyle gezerken varacağımızı sandığımız noktanın tam tersine düşünce, taksiye dünya para bayılacağımıza kolaycacık bindiğimiz metrobüs hayatımızı kurtardı mesela.
Turist otobüsü demişken... Dünyanın pek çok yerinde olan, farklı güzergâhları izleyip şehrin her bir köşesini gezdiren 'hop on hop off' turları hem işlevsel hem tatlı. Kulaklığı takarsanız, haddinden fazla kullanılan 'dynamic' kelimesine de fazla takılmazsanız, şehrin tarihine ve gündelik yaşamına dair anlatılanlarla gayet öğretici de. Ayrıca bizim yaptığımız gibi istediğiniz yere bırakması için servis olarak da kullanabilirsiniz bu otobüsleri. Bütün gün boyunca sayısız inip binme hakkına sahipsiniz çünkü. En iyisi başlayalım dolaşmaya...



TARİHİ MERKEZDE NE YAPMALI?
Aztek kalıntılarıyla insanı bambaşka medeniyetlere götüren, kolonyal yapılarıyla iç titreten şehrin kalbi burası. Suç oranının yüksekliğiyle burjuvaları kaçırmış ama nostaljik, canlı, hareketli... Şimdi 'mutenalaştırma' yolunda olduğu söylenmekte.
Zocalo, şehri dolaşmanın doğal başlangıç noktası kabul ediliyor. Efsaneye göre Azteklerin bir kartalla kaktüsün ilişkisini görüp başkentlerini kurmaya karar verdikleri nokta burası.
16. yüzyıla tarihlenen katedral deli bir yapı. Eziyor. Palacio National, Frida Kahlo'nun kocası Diego Rivera'nın duvar resimlerine de ev sahipliği yapıyor. Templo Mayor, Aztek'lerin en mühim piramit ve tapınağının kalıntılarından oluşuyor.
Palacio De Bellas Artes, kendisi zaten çok ihtişamlı bir yapı. Art deco iç mekân da gözleri kamaştırıyor. Ama zarf kadar mazruf da sağlam... Sergilerin yanı sıra burada bir konser ya da sahne şovu izlemek de akıldan hiç çıkmayacak bir tecrübe.
Bellas Artes'in bitişiği Alameda Central. Çeşmeler, heykeller, tako tezgâhları, bakımlı beyaz yakalılar, hırpani halk, yeşilin her tonu ve nedense hep kucakta gezdirilen ev köpekleriyle, cennet gibi bir park.
41 katlı Latinoamericana gökdeleni (Artık o eski havası kalmasa da yıllar boyu Latin Amerika'nın en yüksek binası ve de Meksika'nın II. Dünya Savaşı sonrası modern mimarisinin simgesi)... Bir zamanlar kaotik bir pazar olan ama şimdi müzeler ve tarihi mimarinin podyumu sayılan Moneda Caddesi... Kalabalık, gürültülü ve pis ama acayip art deco örnekleriyle maruf Lopez ve Dolores caddeleri... Aynı isimli fevkalade otantik bir kafe de bulunanT acuba caddesi... İki nefis barok kilisesiyle Santa Veracruz meydanı... Buralarda güzelce kaybolunuyor...

HANGİ SEMTLERDE NELER VAR?

ZONA ROSA / REFORMA / CHAPULTEPEC: Zona Rosa'da 50'lerin dolce vita hayatının izini sürebilir, en ünlü cadde Reforma'yı keşfeder, Chapultepec Park'ta hem yeşile hem de dünyanın en büyükleriyle yarışacak müzelere doyarsınız. Gezegenin kentli yeşil alanlarının en dinamik ve güzellerinin başında geliyordur burası kesin.
ROMA: Tadı yürüyerek çıkan, yine yeşili bol bir piyasa semti burası... Tatlı kafeler, cazip restoranlarla dolu. Kurcalamalık küçük butiklerle... Eklektik mimari, bohem ahali... Perez'de yediğimiz, yanındaki haşmetli ilikle gönlümde ayrı taht kuran takolara bayıldık. La Zaranda'da geleneksel mutfağın tadı gayet yerinde. Mide güvenliğine ekstra ihtimam gösterenler için bitişikteki pizzacı da hiç fena değil.
CONDECA: Yaşamak için en makbul semtlerden belki en birincisi. Özellikle Salı günü bu civarda olmakta fayda var çünkü çok hoş bir yeme içme pazarı kuruluyor. Onun dışında da bol restoranlı, eğlenceli bir kent yaşamı sürüyor. İç açıcı parklar, keyifli sokaklar, herkesin oturma hayali kuracağı güzellikte evler, nefes kesen bir art deco mimari görüyorsunuz... Bizim Galata'dakine benzer küçük kişilikli dükkânlar, eskiciler, sadece sanat kitapları satan bir kitapçı, takı atölyesi... Zincir tekdüzeliğinin dışındaki sürprizli dükkânlar hep bu Condeca ile çok da uzak olmayan Roma arasında.
POLANCO: Benim çekmez ama Louis Vuitton, Gucci, Chopard, Cartier insanıysanız, yemekte ille Sunset kazığı yemek istiyorsanız sizin ilginizi çekebilir. O en pahalı yüksek markalar, en şaşaalı showroom'lar, en afili restoranlar bu bölgede. Pek ruhu olduğu söylenemez, Meksika'da mısınız yoksa Dubai'de mi, anlamanız vakit alabilir.
SANTA FE: Gurur duydukları, iftiharla göstermek istedikleri semtlerine geldik. Gelişmişlikte son nokta, teknolojide son durak... Karşınızda en modern yapılar, en devasa gökdelenler. Dünya devleri. Şehrin en fiyakalı yeme içme ve alışveriş noktalarından bazıları da bu bölgede haliyle. Özetle güç burada!
COYOACAN: Eskiden daha bir banliyö sayılırmış. Hareketli ve hararetli eski meydanlarıyla, albenili kolonyal yapılarıyla, canlı bir sanatsal ve entelektüel ortam var şu an. Frida ablamızın evi de burada hem...

SONSUZ POLİS AMA SIFIR ÇIT!
Mexico City'nin dikkatimizi çeken bir özelliği de hareket ve polis bereketi. Her an her yerde bir yürüyüş, etkinlik, protesto, kutlama göze çarpıyor. Yollar kapanıyor. Dünya Vazektomi Günü'nü bile kutladık, düşünün!
Çok fazla sayıda polis oluyor etrafta ama tek birinin bile çıtı çıkmıyor. İnsanlar kalabalıklar halinde, bayraklarla, flamalarla, pankartlarla ama zerre saldırganlık yapmadan yürüyor, bazen bisikletle geçiyor. Polislerse sessiz bir şekilde, hiçbir müdahalede bulunmadan izliyor.

MUAZZAM MÜZELERE BUYRUN
Mexico City, müzelerinin içeriği kadar binalarıyla da 'Vay anasını' dedirtiyor. Palacio De Bellas Artes'ten bahsetmiştik. Museo Nacional De Arte muazzam şıklıkta. Antropoloji Müzesi'nin zenginliğinin hakkını vermek için bütün günü ona ayırmak lazım.
Soumaya, modern mimarisiyle en göz alıcı olanların en başında. En üst kattaki Rodin sergisi deli zenginlikte. Dünyanın ikinci büyük Rodin koleksiyonuymuş. Soumaya'daki John Baldessari sergisi de çok ilginç.
Muhakkak gidilmesi gereken yerlerden biri de hiç şüphesiz Frida Kahlo'nun ev müzesi. Eserlerinden ziyade hayatının en içine içine giriyorsunuz bu hikâyeli kadının. Yatak odası, yemek odası, mutfağı, çalışma odası... Engelini nasıl da avantaja ve şıklığa dönüştüren giysileri... Nasıl zevkli, nasıl oyuncaklı...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA