Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Annelerin öyküsü bitmez

Bir Anneler Günü daha geldi. Günlerdir annelerimize ne almamız gerektiğini anlatan reklamları görüyoruz. Oysa annenize hediye götürmek yerine dünyanın en önemli işini başarmış birinin önünde saygıyla eğilin, yeter

Anneleri neyin mutlu edeceğini, kendi annemizin neyi seveceğini başkaları bizden daha iyi biliyor. Hediye bekleyen anneler yok mu? Eminim vardır. Ama hiç umursamayan, her günü Anneler Günü gibi yaşayan kadınlar ya da yaşamları boyu hiç Anneler Günü kutlamamış olanlar da vardır. Anne olmak büyük mutluluk. Bu konuda kimsenin farklı düşüneceğini sanmıyorum. Farklılık anneliğe verilen anlamlarda gizleniyor. Farklılık, anne olamayanlara ya da anne olmayı tercih etmeyenlere bakış açısında, söylenenlerde ortaya çıkıyor. Farklılık anne olmanın aslında kadın olmak demek olduğunu, kadın olmanın insanı anne yapabildiğini unutup, anneliği kadın olmanın üstünde bir tanım yapmaya çalışıldığında ortaya çıkıyor. Anneler anne oldukları için değil, kadın oldukları için öldürülüyor ya da şiddet görüyor.
Anneler Günü reklamları bu konuda aklı en karışık olanlar, ayrımcılığı en çok destekleyenler olarak ödül kazanabilir. Çünkü her şirket, annenin kendi sattığı şeyden mutlu olacağına bizleri inandırmaya çalışıyor. Özellikle de annenin değil, ailenin kullandığı ev ve mutfak eşyaları ve benzerlerinin 'mükemmel hediyeler' olduğunu anlatan reklamlar kadınları boş tüketiciler olarak göstermenin yanı sıra toplumsal yerlerinin ev olduğunu da vurguluyor.

ANNEYİ ANLATABİLMEK
Çocuklar için her yaşta annenin anlamı farklıdır. "Anneni anlat" dediğiniz her çocuk yaşına göre farklı bir anne tanımı yapacaktır. Bebekken adeta bağımlı olunan ve sizin ihtiyaçlarınızı karşılamak üzere var olan anne, yürümeye başladığınız anda davranışlarınızı kısıtlayan kişiye dönüşür.
Bir yandan sizin için güzel yemekler yaptığından bahsederken, diğer yandan yemeye zorlamasından yakınılır. Hem isteklerinizi yapandır, hem isteklerinizi yapmayan. Bu çelişki ergenlik döneminde doruk noktasına ulaşır. Tüm kızgınlıklar, öfkeler anneye yönelir. Aynı zamanda isteklerin, acıların, sırların paylaşıldığı kişi yine annedir. Aynı anda hem rakip kabul edilip, hem dost olması istenen kişi hep anne olur. Erişkinliğe geçildiğinde çoğunlukla farklı bir ilişki başlar. Daha arkadaşça, daha paylaşımcı bir ilişkinin yolu açılır. Anne yaşlandığında roller değişir. Artık kaybetmekten korkma sırası çocuğa gelmişdir. Zaman her an bitecek duygusu o güne kadar yaşananları unutturur. Hangi yaşta olursanız olun, bu duygulardan hangisini o an hissederseniz hissedin yine de canınız yandığında, yüreğiniz dağlandığında ağzınızdan dökülen tek sözcük "anne" olur.
Tüm bunlar şu ya da bu şekilde sağlıklı kurulmuş anne-çocuk ilişkisi için geçerlidir. Hiç kurulamamış, sağlıksız kurulmuş ilişkilerde farklı anneler, farklı çocuklar anlatılır. Hiç annesini tanıyamadan ya da çocuğu ile hiç zaman geçiremeden onları kaybedenler için "anne" ve "çocuk" tanımları ise bambaşka birer öyküdür. Bir Anneler Günü daha geldi. Anne ve çocuğun gerçek anlamını bilmeyenleri, onlarla hiç paylaşamamış olmanın acısını yaşayanları unutmadan annelere gidilecek. Bir şey götürmek gerekmiyor. Gittiğinizde annenize sadece bakın. Anneniz gibi değil, bir birey gibi, bir kadın gibi bakın. Sizi dünyaya getirdiği ve baktığı için minnet duymanın dışında ona bir birey, insan, kadın olarak saygınızı sunun. Kendinizden memnunsanız dünyanın en önemli işini başarmış birinin önünde saygıyla eğilin. Kimin annesi olduğu önemli değil. Bir insanın büyümesine destek olan, onunla bilgisini, sevgisini, ilgisini paylaşan herkesin Anneler Günü kutlu olsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA