Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

Hülya Avşar iftiharla sunar!

Karnında fünye patladıktan sonra ne oldu? Film setinde koç işe yarar mı? Güzellik mi, oyunculuk mu, elektrik mi? Yeni nesilden sinema yıldızı çıktı mı? 14 Kasım Dünya Sinema Günü'nü Hülya Avşar'la kutlayalım

Bugün yani 14 Kasım Dünya Sinema Günü...
Olkan'ın (Özyurt) alanına giriyormuşum gibi olmasın, zaten girsem de sağ çıkamam, dünya sineması üstüne afili laflar etmek beni aşar.
Hazır Kösem'le ekrana dönüş fragmanlarına bolca denk gelirken, en iyisi Hülya Avşar konuşsun sinema hakkında.
Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi'nin, orada gerçekleşen söyleşi, panel ve sunumları derlediği yıllıklarından biri var elimde (Sinema Söyleşileri 2009, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi), orada da Hülya Avşar'ın hayatında verdiği muhtemelen en bol sinemalı, en az magazinli (Kaya Çilingiroğlu'nun adı bile geçmiyor!) söyleşisi. Moderatörlüğünü Övgü Gökçe yapmış. Sizin için özenle cımbızlıyorum:
"1983 yılında Türkiye Güzeli seçildikten ve tacım geri alındıktan sonra gazetelerde 'Tacı alındı, bize yalan söyledi!' gibi bir sürü hakaretvari yazılar yayınlandı. Ben de kendimi ailemle birlikte Yeşilyurt'ta bir otele kapadım. Orada Selim Soydan ile karşılaştık tesadüfen ve bütün gazeteler saklandığım yeri öğrendi. Kadri Yurdatap çok arıyordu beni o zaman. Ertesi gün otele baskın yaparak bana film teklifinde bulundu."
"Bir anda gözümde paralar uçuşmaya başladı. 'Şimdi bir film çekersem yırtarım' diye düşünüyordum.
Babamı da öyle ikna ettim: 'Bak babacığım, bir film yapacağım, başka yok söz' diyordum."
"Oyuncu yönetimi kültürümüz zaten hiçbir zaman yoktu. Son zamanlarda duyuyorum oyuncuların koçları var ama o da bana çok anlamsız geliyor. Film setinde koçluk nasıl yapılır hiç bilmiyorum.
Bu işin koçu olmaz gibi geliyor bana. Bu konuda birçok insan bana karşı çıktı. Oyunculuk çok öğretilebilecek bir şey değil bence. Görsellik ve algı ile ilgili bir şey. Ben, mesela, kendimi tekrarlamamak için filmlerde beğendiğim oyuncuların oyunlarını seyrederek eğitiyorum kendimi. Eğer kabiliyetiniz varsa o zaten size geçiyor. Tenis oynarken de öyle; ne kadar çok tenis maçı seyrederseniz, servisiniz, vuruşlarınız o kadar gelişiyor.
Daha çok görerek öğreniyorsunuz ya da bende öyle bir durum söz konusu diyeyim."
"Kovaların içine damla damla su biriktirip akşam banyo yaptığımız günler, böceklerin içersinde uyandığımız mekânlar oldu.
Bu şartlarda çekiliyordu o filmler.
Hiçbir güvencemiz yok. Mesela ben cidden ölümden döndüm.
Karnımda fünye patladı ve bir aya yakın komada kaldım. Ameliyatım yaklaşık on saat sürdü. Ciğerlerim, midem parçalandı. Nasıl oldu da kurtuldum, onu bilmiyorum ama kurtuldum."
"Bu işin endüstri haline gelmesi için ciddi bir çalışma yapmak lazım. Bir kere telif hakkı sorununun hallolması lazım her şeyden önce. İkinci olarak ciddi bir yatırım yapılması lazım; stüdyolarımızın olması lazım, sektördeki herkesin iyi para kazanıyor olması lazım. Şu anda sadece sinemada oyunculuk yaparak hayatınızı idame etmeniz olanaksız. Bizim endüstrileşmemiz için bir 20-30 sene lazım. Onu da biz göremeyeceğiz herhalde..."
"Bir kere çok disiplin gerektiren bir iş. Ben yönetmenden önce gelip hazırlanıyordum. O zaman tabii kıyafetlerimizi kendimiz hazırlıyorduk, makyajımızı kendimiz yapıyorduk. Şimdi dönüp o dönemdeki bazı filmlerimi seyrettiğimde görüyorum; kıyafetim, makyajım ne kadar kötüymüş...
Biraz dönemle de alakalı ama öyle dramatik bir sahnede öyle absürd bir kıyafetle, öyle absürd bir makyajla çıkmışım ki, biraz da dönemin ötesinde bir şey..."
"Aslında iyi oyuncu, duyguyu izleyiciye geçiren bir performans sergilemenin yanı sıra birlikte oynadığı oyuncuya da iyi pas verebilen kişidir. Çünkü ondan dönecek topu gol yapar. Ben de iyi pas verirdim; dolayısıyla karşımdaki kişi aslen oyuncu olmasa bile geri dönüşü iyi olurdu. Hele bir de bir tiyatro oyuncusuyla oynuyorsam, pas veririm, pas alırım, çok keyifli olur. Oyunculuğun keyfine öyle varıyorsunuz zaten aslında."
"İstediğiniz kadar iyi oyuncu olun, eğer sizde o ışık, o elektrik yoksa olmuyor. Beni de insanlar kafalarında nasıl canlandırıyorsa artık, sokakta gördüklerinde biraz hayal kırıklığına uğruyorlar sanki.
Güzellik yarışması birincisi olduğum için uzun boylu, manken gibi bir şey bekliyorlar belki. Oysa ki 1.63 boyum. Topuklu giymediysem ve makyajım da yoksa -normalde pek sevmiyorum makyaj yapmayı- çoğu zaman fark etmiyorlar bile sokakta gördüklerinde.
Ama sahnede bambaşka biri oluyorum.
Elim, ayağım, yüzüm düzgün olabilir ama o elektriğimden dolayı insanlar beni çok beğeniyor ya da güzel buluyor. Tabii bunları söyleyince, bir yandan da ben neden bu kadar mücadele verdim oyunculuğumu kanıtlamak için, sadece güzelliğimle buralara gelmediğimi anlatmak için diye düşünüyorum."
"Tabii güzelliğinden dolayı oyuncu olan ama beceremeyip bırakanlar da var. Varsa beceriniz, yıllarca devam ediyorsunuz.
Ama ben yeni nesilden de kimseyi beğenmiyorum oyunculuk anlamında. Bana güzel de gelmiyorlar, elektrikleri de yok. Bu işte kibarlık yapmaya da gerek yok. Türkan Şoray, Müjde Ar ya da benim gibi star elektriği taşıyan biri çıkmadı daha sonra. Başarılı oyuncular var elbette ama sinema starı olabilecek birini görmüyorum ben gerçekten. Belki Beren Saat olabilir ama onun da biraz daha zamanı var.
Oyunculuğunda çok eksikler var ama sinemaya, televizyona yakışıyor."
Evet, bitirmenin yeridir. Kösem'de birlikte oynayacaklar, araya nifak tohumu serpmeyelim.
Hem 2009'da yapılmış bu söyleşi, yeterli zaman geçmiştir zaten aradan...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA