Biz doğa ve İstanbul tutkunları için ne zor günler... Gün geçmiyor ki kötü bir haberle sabahımız zehrolmasın! Çamlıca tepesinin elden gittiği kesinleşirken, Fatih Camisi avlusundaki yüzyıllık ağaçların kesildiği haberi geliyor. Derken daha beteri: O güzelim Boğaziçi'nin son yeşil kalmış tepelerinin ve korularının da imara açılacağı haberi. Sanki sürekli bir kabus... Ama anlaşılıyor ki kimilerinde en azından abartma var. Örneğin ilgili bakanlık, vaktiyle mekanı cennet olası Çelik Gülersoy'in telkiniyle şimdi 90 küsur yaşında yargılanmakta olan Kenan Evren'in çıkarttığı Boğaziçi'ni Koruma Kanunu'nu değiştirmek için hiçbir niyet ve hazırlığın olmadığını açıkladı. Fatih Belediyesi ise basına dağıttığı fotoğraflarla, kesilen o ağaçların köklerinin caminin drenaj sistemine girip harap ettiğini gösterdi. Ama kardeşim, bizi böylesine paranoyak yapan yine sizler değil misiniz? Artık yeşil düşmanlığına dönüşen projeleriniz, tek bir ağaç bile içermeyen uygulamalarınız (Açıkhava'nın önü, Lütfi Kırdar Kültür Merkezi'nin terası vs.) veya maketlerinizle? (Taksim Meydanı maketi...) Bu yüzden her şey yanlış yorumlanıyor, panik yaratıyor. Tüm projelerinizde biraz da yeşile yer vermeyi düşünseniz, anıtsal ağaçları korusanız, bu tür uygulamaları önceden basına açıklasanız olmaz mı? Bu kadar eleştiriden sonra, mimar gözüyle onayladığım projeleri de hakkaniyet adına yazmak istiyorum. Taksim'de Maksim'in hemen arkasına yapılacak camiyi ve bu konudaki tek proje olan Ahmet Vefik Alp'ın o modern camisini gönülden onaylıyorum. Ayrıca Haliç'e yapılacak metro köprüsü de genelde zarif ve çağdaş çizgileriyle, bana ters gelmiyor. Bilgilerinize...