Sosyal medyada erkek çocuklarına yönelik adına mizah denilen son derece çirkin bir dil dolaşıyor. "Erkek çocuk evde hayvan beslemek gibidir, erkek çocuk anneleri erken yaşlanır, erkek çocuk ömürden ömür götürür, evde erkek varsa huzur yoktur" gibi cümleler büyük alkış alıyor ve paylaşıldıkça normalleşiyor. Erkek çocuklar aslında sistematik olarak mizah maskesi altında cinsiyetleri üzerinden zorbalanıyor.
Bu dil, eşitlik iddiasıyla ortaya çıkıp ayrımcılığın yönünü değiştiriyor. Kız çocuklarını yüceltirken erkek çocuklarını "yük", "sorun", "eziyet" olarak kodluyor. Oysa çocukluk, cinsiyete göre kaderi çizilecek bir alan değil. Zor olan çocuk vardır, kolay olan çocuk vardır; sakin mizaç vardır, hareketli mizaç vardır. Ama sosyal medya bu farkları yok sayıp meseleyi cinsiyete indirgemeyi seviyor. Çünkü genelleme, düşünmekten daha hızlı tüketiliyor.
Asıl tehlikeli olan ise bu söylemin anneliği de zehirlemesi. Erkek çocuk anneliği neredeyse bir "tükenmişlik unvanı" gibi sunuluyor. Kadınların yaşadığı zorlukları konuşmak elbette önemli. Ama bunu çocuk üzerinden yapmak, hem annenin yükünü hafifletmiyor hem de çocuğu günah keçisine çeviriyor. Yorulan anneye çözüm üretmek yerine, "sebep sensin" denilen bir çocuk kalıyor geriye.

Üstelik bu paylaşımlar yalnızca yetişkinlerin arasında kalmıyor. Erkek çocuklar büyüyor, okuyor, duyuyor, hissediyor. Kendileri hakkında kurulan bu dili içselleştiriyorlar. "Ben zor biriyim", "Ben annemi yoran biriyim" duygusu; ileride öfke, suçluluk ya da duygusal mesafe olarak karşımıza çıkıyor. Sonra da aynı çocuklardan "duygularını ifade edebilen, şefkatli erkekler" olmalarını bekliyoruz. Çelişki burada başlıyor.
Kız çocuklarını sevmek, onları güçlendirmek kıymetli. Ama bunu başka bir çocuğu değersizleştirerek yapmak, yeni bir eşitsizlik üretmekten başka bir işe yaramıyor. Bugün erkek çocuklarını "zor" diye etiketleyen dil, yarın başka bir başlık altında başka birini hedef alır. Çünkü mesele cinsiyet değil, tahammülsüzlük.
Belki de durup şunu sormak gerekiyor: Biz çocukları mı konuşuyoruz, yoksa yetişkinlerin çözülmemiş öfkesini mi? Bu durumun tüm detaylarını uzman psikolog Tuğba Yağan'la konuştuk.

YETİŞTİRİLME TARZLARI ZORLUĞU BELİRLİYOR
Erkek çocukların davranışlarının daha sorunluymuş gibi algılanmasının arkasında hangi toplumsal kabuller var?
Bizim kültürümüzde erkek çocuklarının uzuvlarına dair gurur, övgü, sınır olmadan haz odaklı yetiştirilmesi, ev ve diğer kardeşle ilgilenme ona bakma gibi anneye yardım etmek gibi küçük görevlerden uzak tutulması, her dediğinin yapılması, erkek çocuklarının yetiştirilme tarzı nedeniyle ebeveynlerini yıpratmalarına sebep olabildiği için erkek çocuklarında kız çocuklarına nazaran daha fazla davranış sorunları görülebilir. Toplumumuzda erkek çocuklarının genelde her şey önüne serilir ama kız çocukları yaşına ve gelişim sürecine uygun olarak mutfakla tanıştırılır, ev ve diğer kardeşe bakma gibi anneye yardımcı olacağı alanlar tanınır işte bu alanların tanınması da kız çocuğunda empatiyi daha çok geliştirir. Aslında erkek çocuklarının hareketli, enerjik bazen de kaotik olmaları onların doğal hali. Toplumda bu doğal özellikleri yaramaz ya da zor çocuk olarak etiketliyor. Halbuki erkek çocukları doğaları gereği bağımsızlıklarını keşfetme ve kendi ayakları üzerinde durma eğilimindeler. Bu durum onların kimlik gelişimleri ve kültürümüzün kabul ettiği toplumsal rolleriyle doğrudan ilişkili.

ÇOCUĞUNUZU ETİKETLEMEYİN
Bir anne ya da baba çocuğuyla ilgili yaşadığı zorluğu anlatırken hangi sınırı aşmamalı?
Çocuğu korkutacak ya da çocuğu utandıracak söylemlerden kaçınmalı, çocuğu travmatize edebilecek, çocukta olumsuz bir iz bırakacak bir ifade ya da eylemde bulunmadan konuşulmalı. Çocuğu olumsuz bir kelimeyle etiketlememek çok önemli. Çocuğunuz annem benim için böyle düşünüyor deyip, sizin ona yüklediğiniz anlamları kendine yapıştırabilir ve öyle olduğuna inanırsa, gelişim sürecindeki büyük olasılıktaki olumlu değişimlerine engel koymuş olursunuz. Çocuğunuz yanlış değil, bir olaya karşı tepkisi yanlış olabilir. Çocuğunuz suçlu değil, o davranışı o olumsuzluğuna neden oldu. Davranış değişikliği mümkün, ama çocuğunuza yapıştırdığınız etiketlerin onun dünyasından çıkması mümkün olmayabilir. Unutmayın siz tükenirseniz çocuğunuz dahil kimseye iyi gelmezsiniz.

TOKSİK EBEVEYN DAVRANIŞI
Sosyal medyada erkek çocuklarını 'zor, yük, eziyet' gibi kavramlarla tanımlayan paylaşımlar çocuk psikolojisini nasıl etkiler?
Elbette çocuk büyütmek kolay iş değil, özellikle sosyal destek göremeyen anneler, erkek çocuğu hareketli ya da zor mizaçlı ise yetersizlik duygusu yaşayabilir, çocuğunun her türlü ihtiyacını bakımını karşılamaya yönelik kendini yetersiz hissedebilir. Yaşadığı bu olumsuz duyguları sosyal medyada erkek çocuğuna yüklediği etiketlerle paylaşma ihtiyacı duyabiliyor. Çocukları etiketlemenin yol açabileceği zararlar unutulmamalı, bu yolla anne duygularını açığa vurduğunda, belki de çocuk bakımındaki yalnızlığını, sosyal medya yoluyla paylaşması, o ebeveyn için ne bir başa çıkma yöntemi ne de bir çözüm yolu aslında. Ebeveynleri tarafından çocuklar bu tarz söylemlerle etiketlenirse, istemeden çocuğa değersiz olduğu mesajını verebilir, özgüven zedelenmesi yaşar ve annesinin gözünde yetersiz olduğunu hissine kapılabilir, annesi babası tarafından en çok kabul görmeye, varlığının değerli hissedildiğini anlamaya, onaylanmaya ihtiyaç duyduğu yaşlarda çocuğun duygusal gelişimi zarar görebilir. Çocuğun anneye dair güvensiz bağlanma yaşamasına neden olabilir. Çocuğun öfke duygusunu arttırabilir. Aslında bu tarz söylemler de toksik ebeveyn davranış modelini ortaya çıkarıyor.

GELENEKSEL BAKIŞA TEPKİ OLABİLİYOR
'Mizah' adı altında yapılan bu paylaşımlar gerçekten masum mu, yoksa görünmeyen bir duygusal zarar mı yaratıyor?
Mizah yöntemiyle kendini ifade etmek ya da mizahla tepki vermek de psikolojik olarak, yaşanan sorunla bir nevi kullandığımız baş etme yöntemi aslında. Erkek çocuğu sahibi olmak, geleneksel toplum ve kültürde ailenin soyadını devam ettirme gibi değer atfedildiği gerçeği aslında hala bazı geleneksel ailelerde devam ediyor. Bunun farkında olan anneler, erkek çocuklarını büyütürken zorlandıkları zaman yeni nesil dünyasında bu durumun büyütülmesi ya da önemsenmesine de tepki olarak tam tersi söylemlerde bulunuyor olabilirler. Çocuklarda cinsiyet ayrımının yapılmasını anlamsız bulmanın sosyal medyadaki ifadesi de kendi erkek çocuğuna dair olumsuz duygu durumunu paylaşarak olmamalı.

EVDE ZOR BİR EBEVEYN OLABİLİR
Çocukları cinsiyetlerine göre "zor" ya da "kolay" olarak tanımlamak psikolojik açıdan ne kadar sağlıklı?
Sağlıklı değil, çünkü siz ebeveyn olarak çocuğunuza ne anlam yüklerseniz, çocuk da sizin ona yapıştırdığınız etikete inanır ve işinizi zorlaştırır ya da kolaylaştırır. Çocuğunuza yüklediğiniz anlamlar, sizin çocuğuna karşı davranışlarınızı tepkilerinizi de etkiliyor, anne babanın aile dinamiğinde çocuğuyla olan iletişiminde, bir sorun karşısında baş etme beceri düzeylerinin değişkenliğiyle ilgili bir durum zor ya da kolay kavramı cinsiyetlere göre değişen değil. Ailenin gözünde zor çocuk varsa şayet o ailede zor ebeveyn de vardır.

ERKEK ÇOCUKLARINA DA ŞEFKAT GÖSTERİLMELİ
Erkek çocuklarının duygularını bastırmaya daha erken yaşta yönlendirildiğini söyleyebilir miyiz?
Aileler kız çocuklarına daha fazla sarılarak fiziksel temasta bulunup daha çok duygularını konuştukları sohbetler gerçekleştiriyorlar. Bu da kız çocuklarını daha şefkatli, empati duygusu yüksek kişilere dönüştürüyor. Halbuki erkek çocuklarının da ebeveynleriyle sarılmaya ve belki de daha çok iletişim kurmaya ihtiyaç duyduğu gerçeği var. Şimdi eskisi kadar olmasa da önceki zamanlarda özellikle babaları tarafından erkek çocuklarının saçını okşamak, sarılmak, birlikte etkinlikler yapmak, gününün nasıl geçtiğini sormak gibi sevgi gösterilerine dair ihmale uğradılar. Bu da erkek çocukların gelişimlerini psikolojik, bilişsel ve sosyal olarak olumsuz etkiledi. Çocuk duygularını doğru ifade edeceği yolları bulamadığında, bağırma, vurma, ısırma, alt ıslatma, yoğun öfke, uyumsuzluk gibi duygularını boşaltma yöntemleri kullanır aslında bu da anne babayı yıpratan bir neden. Bu yüzden erkek çocuklarına da duygularını tanıtma, onlara duygularını sorma, kendilerini ifade etme alanları mutlaka tanınmalı, vicdan, merhamet, şefkat ve empati duygusu geliştirilmeli.