Parayla pulla, dünya malıyla "hiç ilgisi olmadı." Almakla, satmakla, ticaret yapmakla "işi yoktu."
Bir gün "şartlar öyle gerektirdi",akrabaları ile "Rize-İyidere'deki bir çay fabrikasına ortak olması" icap etti.
Ömer Lütfi'de para ne gezer?
Evini "ipotek etti."
***
Sonuç mu?
Şirket battı, paralar uçtu gitti.
Ömer Lütfi Mete
"parayı batıranlara" sordu:
- Uşaklar bu ne iştir?
Cevap
"kem küm" olunca...
Ömer Lütfi Mete
"amcaoğluna" döndü:
- Kalk gidelim.
Amcaoğlu Ahmet Mete (şu anda İyidere Belediye Başkanı), Ömer Lütfi'yi durdurdu:
- Ne gitmesi... Hukuk var... Hakkımızı arayalım. Ömer Lütfi Mete:
- En büyük hukuk Allah'ın hukuku...Ben bunları Allah'a havale ettim.
***
Neyse, amcaoğlu Ahmet Mete
"işin ucunu bırakmadı..." Mahkemeye gitti,
"paranın birazını" kurtardı.
Bir dönem
Kurtlar Vadisi'nin senaristleri arasındaydı.
Sinemaya, TV dizilerine senaryolar yazdı.
Kitaplar yazdı.
Gazetelere yazılar yazdı.
Yaşasaydı, toparlansaydı
"şu telefon dinlemelerinin" romanını, hikâyesini, senaryosunu yazardı.
***
İlk kalp krizini
"ağır atlatmıştı."
"İnsanları tanıyordu, konuşuyordu" ama...
"Dünü.. Olayların öncesini" hatırlamıyordu.
"Son krizi" ise atlatamadı.
Göçtü gitti.
***
Yalanı, dolanı, yamuğu olmayan, harama dönüp bakmayan
"tipik bir Karadeniz uşağıydı."
"Adam gibi adamdı."
Geriye
"babadan kalan avuç içi kadar 1-2 çay bahçesi... Rize-İyidere'nin Fıçıtaş Mahallesi'nde, babadan kalan arsaya yapılan apartmandan (inşaatı sürüyor)
bir daire" bıraktı.
Ailesinin, sevenlerin ve Rize-İyidere'nin başı sağ olsun.