Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

CHP söylemine teslimiyet ve yine başörtüsü karşıtlığı...

2020'yi yine bir başörtüsü tartışması ile uğurlayacağım aklımdan geçmiyordu. Önce DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan'ın kongre konuşmasında 28 Şubat sürecinde kız kardeşinin başörtüsü sebebiyle üniversiteden uzaklaştırma cezası almasını anlatırken gözyaşı dökmesine verilen tepkilerle, sonra da Fikri Sağlar'ın başörtüsü karşıtı cümleleri ile tartışma yeniden alevlendi. Uzun süredir seküler, liberal kesimlere yönelik söylemleriyle öne çıkan Babacan'ın başörtüsü vesilesiyle muhafazakâr seçmene mesaj yollaması "özeleştiri yap" baskısı uygulayan çevreleri rahatsız etti. "İktidar gibi sen de dindarların geçmişteki mağduriyetlerini kullanıyorsun" ve "Liberal dedik, adam siyasal İslamcı çıktı" suçlamalarını öne çıkardılar. Babacan'ın AK Parti'yi "gücü eline alarak diğer kesimlere zulmetmekle" suçlaması bile laikçi tepkileri dindirmedi.

Yeni Partilerin Açmazı
"18 yıllık bagaj" hatırlatılarak Babacan'dan hemen itiraf ve özeleştiri seansına girmesi istendi. Halbuki Babacan son aylarda Z kuşağının uzlaşma ve yumuşak söylem beklentisini kenara koyarak iktidara oldukça sert yükleniyordu. Tıpkı Gelecek Partisi ve genel başkanı Davutoğlu gibi. Babacan'ın "muhafazakâr kesimden uzak düşmeyeyim" hamlesinin gördüğü laikçi tepki yeni partilerin onulmaz çıkmazına işaret ediyor. CHP'nin şekillendirdiği "dikta" söylemine katılsalar da güçlendirilmiş parlamenter sistem paydasını kabul etseler de İslamimuhafazakâr kesimlere seslenecek bir dil kullanmalarına muhalefet cenahı müsaade etmiyor. İktidar ile CHP-İP-HDP ağırlıklı muhalefet arasında yeni bir yol açmalarını engelliyor. Muhafazakâr kesimin sahici temsilcisi ortada, AK Parti. Ve Babacan'ı ağlatan başörtüsü yasağını kaldıran da Cumhurbaşkanı Erdoğan. Otoriterlik eleştirisinin ve liberal çağrıların da sahipleri var. CHP söylemiyle iktidarı eleştiren DEVA ve Gelecek Partileri muhalefete hiçbir şey söyleyemiyor. Bu laikçi baskı altında sahici bir dil oluşturamazlar. İçinden geldikleri muhafazakâr mahalleden daha da yabancılaştıkları gibi liberal-seküler kesime de yaranamazlar.

Bir Türlü Dinmeyen Başörtüsü Karşıtlığı
Eski bakan Fikri Sağlar'ın "türbanlı bir hâk-i min haklarını koruyacağı ve adaleti yerine getireceği konusunda kuşkuları" olduğunu söylemesi canımı hayli sıktı. Sağlar, aşırı görüşleri ile bilinen so l bir siyasetçi olsa söylediğini CHP yandaşı Halk TV'de yapılan "laikçi militanlık" diyerek geçiştirebilirdik. Devlet ve kültür bakanlığı yapmış, sosyal demokrat kesimin önemli isimlerinden birisi olarak Sağlar, CHP cenahındaki derin başörtüsü karşıtlığını açık etti. 28 Şubat'ta dindarlara uygulanan baskıyı yeni formlarla canlandırma hayalinin geride kalmadığı anlaşılıyor.
1990'ların sonu ve 2000'lerde tartışmaktan bıktığımız başörtüsü-türban ya da hizmet veren-hizmet alan ayrımını canlandırması bir yana hala "irt-i ca tehdidinin" laikçi kesimlerdeki güçlü varlığına işaret ediyor. Türkiye'de laiklik tartışmasının bitmesini beklemiyorum. Ancak hala ilkel formların bu kadar canlı olması şaşırtıcı. En azından Anglo-Sakson laiklik anlayışının kaba Jakoben- Fransız anlayışın yerine geçtiğini umuyorduk. Sağlar'ın bir kez daha yinelediği başörtüsü karşıtlığı Kemalist-solcu-laikçi kesimin milletle buluşmak için dönüş(e)mediğini gözler önüne seriyor. Neden oy alamadıklarını anlamak için yeterli bir sebep bu.

Muhafazakâr Kesimler Endişe Duymalı mı?
AK Parti iktidardan gittiğinde muhafazakâr kesimlere karşı yeni bir 28 Şubat uygulaması gelme ihtimalinin tamamen ortadan kalkmadığı açık. CHP rövanş duygusunu göstermeyi baskılasa da sağ olsun, Halk TV gibi CHP yandaşlar ı sahici görüşlerini kamuoyu ile paylaşıyor. Darbe imalarından Türkçe ezan isteyenlere ve Sultanahmet Camisi müzeye çevrilsin önerisine kadar uzanan bir yelpaze sözkonusu. Halbuki AK Parti döneminde din-devlet ilişkisinde ciddi bir normalleşme yaşandı. İslami talepler kamusal alanda yasal şekilde yerini alırken, seküler yaşam tarzı yaygınlığını korudu. Siyasetin kavga, dövüşü bir yana, sosyo-ekonomik alanda yeni bir dindarseküler etkileşimi ortaya çıktı. Dahası, muhafazakâr kesimlerin dini taleplerine saygılı siyaset merkezde olmaya devam edecek. Endişelenmeye gerek yok, Erdoğan'ın mücadele çizgisi en güçlü siyasi damar olarak kalacak. Özeleştiri baskısı altındaki liberal öykünmecilerinki değil.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA