Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Negatif siyasette yarışmak

Muhalefet partileri Kanal İstanbul projesini engellemek için sert söylemlerini yarıştırıyor.
Uzun süredir CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu negatif siyaset yapmada önde koşuyor.
"Dikta rejimi" söyleminin güncel versiyonlarını üretmeyi ihmal etmeden yalan ve tehdit yöntemlerini sıklıkla kullanıyor.
Çiftçilerden öğretmenlere birçok kesimi hâlâ AK Parti'ye destek verdikleri için suçluyor.
İşadamlarını, medyayı ve bürokratları da devr-i sabık yapmakla tehdit ediyor
İç ve dış yatırımcıları Kanal İstanbul'a yatırım yapmaları durumunda paralarını ödememekle korkutuyor.
Son dönemde İP Genel Başkanı Akşener negatif siyaset yarışında hiç de geri kalmayacağını gösteriyor.
Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a "Netanyahu benzetmesi" yapmasının ardından şimdi de "sömürge valisi" deyiverdi.
Bu suçlamanın bir zırvadan ibaret olduğu açık.
Dış politikada bağımsız kararlar alan Erdoğan'ın 2013'ten bu yana birtakım dış güçler tarafından nasıl hedef alındığını milletimiz çok iyi biliyor.
Gerektiğinde ABD dahil büyük güçlerle milli çıkarlar için nasıl gerildiğine çok şahit olduk.
15 Temmuz gecesinde darbeye direnen ve milyonları meydanlara indiren bir lidere "sömürge valisi" diyebilmek sadece saçmalamaktır.

AKŞENER NEDEN BU DİLİ KULLANIYOR?
Öncelikle devlet politikalarındaki sürekliliği hatırlatan Erdoğan'a, Akşener'in bu hakarette bulunması muhalefetin siyaseti giderek daha sertleştireceğini düşündürüyor.
Diğer bir deyişle, iki genel başkan "kim daha radikal bir negatif siyaset yürütecek" kapışması içerisinde.
Geriye kalan muhalefet partilerinin genel başkanlarının da bu koroya katılması şaşırtıcı olmaz.
Negatif siyaset yarışı ister "muhalefetin cumhurbaşkanı adayı ben olacağım" rekabeti olsun, ister "zorla erken seçim getirelim" arayışı olsun demokratik kültüre zarar veren noktaya ulaştı.
Niyetleri 2023 seçimleri öncesi şahısları etrafında bir mağduriyet hissi oluşturmak da olabilir.
Erdoğan'ın eleştirilerinde Kılıçdaroğlu'nu hedef aldığını bilen Akşener, kendisini Erdoğan'ın ana muhatabı haline getirmek de istiyor olabilir.
Her hâlükârda, salgın tedbirlerinin gevşemesiyle siyasi liderlerin seçmenle buluşmak için sahaya indiği bu dönemde şahsi polemiklerin yükselmesini bekleyebiliriz.

ERDOĞAN NE YAPACAK?
Polemikten kaçacak bir lider değil Erdoğan.
Siyasetin söylem ve mücadele boyutunu iyi yönetmesiyle biliniyor.
Ancak Erdoğan siyasetinin temeli milletin beklentilerini ve hissiyatını yakından takip etmeye dayanıyor.
Bunun için AK Parti milletvekilleri ile istişarelerini yapan Erdoğan'ın, tüm Türkiye'yi baştan başa kat edecek yoğun bir programa başlamasını bekliyorum.
Seçimlere iki yıl kala yapacağı bu ziyaretlerle gündelik hayata değen mikro projeleri uygulamada yeni bir hareketliliğe adım atacak.
AK Parti de salgından çıkışla farklı toplumsal kesimlerin taleplerini karşılayacak bir dinamizm sergileyecek.
Siyaset bu yazı tatilde geçirmeyecek
Ancak Eylül ile birlikte daha hızlanacak.
Kanal İstanbul, seçim sistemi, yeni anayasa, başkanlık mı parlamenter sistem mi tartışması, HDP ve ittifaklar ana gündem maddeleri...
Önümüzdeki iki yılda siyaset "uzun bir seçim kampanyası" kıvamında sürpriz ve polemiklerle dopdolu olacak.
Yatırımı, hizmeti, projeleri ve reformu konuşan/yapan pozitif siyasetin kazanacağı görüşündeyim.
Negatif siyasette yarışanlar sadece kendi aralarında yarışıyorlar.
Bu halleriyle iktidar alternatifi olmaktan uzaklar.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA