Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FAHRETTİN ALTUN

CHP’nin yeni çözümü: AK Parti’yi modellemek!

Bugünlerde CHP'nin seçim stratejileri üzerine çok şey yazılıp çiziliyor. Kimileri CHP'nin vaatlerinin uçuk kaçıklığına vurgu yapıyor, kimileri bu kez halkın nabzını yakaladığını iddia ediyor.
CHP'nin yeni bir şeyler denediğine kuşku yok. Fakat bu, CHP'nin bir yenilik ortaya koyabildiği anlamına gelmiyor. CHP'nin "eski"yle, kendi geçmişiyle kurduğu ilişki buradaki en kritik mesele. Nihayetinde uzun bir geçmişten bahsediyoruz. İçinde tek parti döneminin totaliter partisi var. Sonra "ortanın solu" diye bir şeyden bahseden, ardından "demokratik sol" vurgusu yapan, daha sonra kendisini "sosyal demokrat" olarak niteleyen bir CHP var. Fakat 2000'lerin siyasal ortamında en çok hatırlanan CHP, 1992 sonrasında Baykal'ın yeni bir format attığı CHP. 28 Şubat zihniyetinin siyaset sahnesindeki temsilciliğini üstlenen, tek parti dönemine özlem duyan, korku politikası yürüten, sürekli "irtica" mitinden bahseden bir CHP'ydi o.
Kılıçdaroğlu, "kaset darbesi"yle Baykal'ı koltuğundan ettiğinde önünde zor bir soru vardı: "Nasıl bir CHP?" Popülist bir siyaset yürüteceği izlenimi sunan Kılıçdaroğlu'nun 1970'ler popülizmine öykünmesi, o popülizmi yeni döneme uyarlaması beklenirdi. Nitekim Kılıçdaroğlu bu doğrultuda birçok adım attı. Ne var ki, Kılıçdaroğlu CHP'nin totaliter geleneğinden, 1930'ların siyasi kültüründen de kolay vazgeçemedi. Aslında vazgeçmek istemedi. Bunun siyasi risklerini üstlenmek istemediği gibi "kazanımları"ndan vazgeçmeyi de göze alamadı.
Kılıçdaroğlu üç nedenle kendisine ve partisine korunaklı bir pozisyon seçti. 1) Bürokratik oligarşi ile işbirliği içinde olmak işine geldi. 2) 2000'li yıllarda yükselen ulusalcı ve neo-Kemalist dalgayı yitirmek istemedi. 3) Kemikleşmiş CHP tabanını incitmeyi göze alamadı.
Kılıçdaroğlu için bu çelişkiler hâlâ canlı. Bununla birlikte Kılıçdaroğlu oyunu artıramayan, verdiği bütün sözlere rağmen seçimlerde görünür hiçbir başarı elde edemeyen bir partinin genel başkanlığını daha fazla sürdüremeyeceğini de biliyor. Bu çerçevede bu seçimler öncesinde yeni bir kitleselleşme siyasetiyle çıktı seçmen karşısına. Tepkisel ve negatif siyaseti tamamen devre dışı bırakmasa da vaatlere dayalı "pozitif bir siyaset" inşa etme çabası içine girdi.

***

Bu "pozitif siyaset" ve "kitleselleşme çabası" içinde öne çıkan en önemli unsur, CHP'nin yeni popülizmi. Sağ gelenekten ve özellikle de Demirelci damardan apartılmış bir siyasal vaat teknolojisiyle işleyen bir popülizmden bahsediyoruz. Riskli meselelere değinmeden, değer ve kimlik alanlarına uğramadan yapılan ve gerçekçi olmayan vaatlerle süslü bir siyaset.
CHP bu noktaya, "AK Parti'nin başardığını biz niye başaramıyoruz" sorusunun cevabını arayarak geldi. Ve kendince çözüm buldu: "AK Parti'nin seçim teknolojisini alalım, siyasi kültürünü bırakalım."
CHP'li siyaset teknisyenleri AK Parti'nin topluma ve özellikle de yoksul toplum kesimlerine ulaşma teknolojilerini kopyalayarak başarı elde edeceklerini düşündüler. Yani, CHP kelimenin tam anlamıyla AK Parti'yi modellemeye çalıştı ve hâlâ da bunu yapmaya çalışıyor.
Fakat CHP'nin işi hiç de kolay değil. Zira CHP'nin siyasi kültüründe içkin olan ve toplumsal hareketliliği engelleme amacına matuf geleneksel halkçılık anlayışı Kılıçdaroğlu'nun söylemlerinde aynen tekrar ediliyor. İkincisi, CHP'li kadrolar halkın gözünde aynı kadrolar ve siyasal kamuoyu nazarında ciddi bir kuşkuyla karşılanıyorlar. Üçüncüsü ise AK Parti'yi seçim teknolojisi değil, siyasal kültürü başarılı kıldı. Ve bu kültür içinde sadece ekonomi ve kalkınma değil, aynı zamanda adalet ve özgürlükler asli bir unsur olageldi. Buna bir de AK Parti'nin toplumsal mobilizasyonu esas alan bir kitleselleşme siyaseti yürüttüğü gerçeğini eklediğimizde manzara CHP açısından daha karanlık bir hal alıyor.
Dün, bir CHP taraftarının şu şekilde sızlandığını duydum. "Hâlâ yüzde 45'lerden, 46'lardan bahsediyorlar. Bu halk akıllanmayacak mı? Bizim partinin kıymetini bugün de bilmezlerse, yuh!"
Dedim ya CHP'nin de Kılıçdaroğlu'nun da imtihanı zor bir imtihan...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA