Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Hani Türkiye dünyada zemin kaybediyordu?

Geçtiğimiz üç gün içinde, AB yetkilileri ile önemli bir toplantı gerçekleştirildi. eni göreve gelen Avrupa Komisyonu, üç önemli üyesini Ankara'ya gönderdi. Komisyon Başkan Yardımcısı ve AB Dış İlişkilerinden sorumlu üye Federica Mogherini, Catherine Ashton'dan görevi devraldı ve Türkiye, ilk dış yolculuklarından biri oldu. Mogherini'ye Genişlemeden sorumlu üye Johannes Hahn ve İnsani Yardım ile Kriz Yönetiminden sorumlu üye Hristos Stilianides eşlik ettiler.
AB ile ilişkilerin yoğunlaşması ve derinleşmesi için Başbakan Davutoğlu yönetiminde ciddi bir strateji hazırlamış olan hükümet, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ve AB Bakanı, Başmüzakereci Bozkır ile ilk görüşmeleri yaptı. Bunu Başbakan ile Komisyon heyetinin görüşmesi takip etti. Hepimizin artık öğrendiği gibi, Avrupa Komisyonu'nun fasıl açma konusunda nihai kararı almaya yetkisi yok. Bu yetki "hükümetlerarası konferans" adı altında toplanan üye devlet temsilcilerine ait. Ne var ki, Komisyon'un olabilecek en üst düzeyde temsilcilerini Türkiye'ye yollamak, AB tarafından verilmiş önemli ve olumlu bir işaret. Bunun yaratabileceği dinamik, hem Türkiye hem Avrupa Komisyonu tarafından desteklenirse, uluslararası planda da önemli bir "ilişkilerin düzeldiğinin göstergesi" olarak algılanacaktır.
Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron ise, Biden, Putin ve Papa'dan sonra Ankara'yı ziyaret ediyor. Bütün demokrasi dünyası, Suriye'deki krizin aldığı boyutlar karşısında, Türkiye'nin vazgeçilmez rolünü daha iyi anlamış görünüyor. Özellikle AB ülkelerinin, IŞİD saflarına katılan yurttaşlarını daha iyi kontrol etmek, ülkelerine döndüklerinde terör olaylarına karışmalarını engellemek için ciddi bir çaba sarf ettikleri, bu konuda Türkiye'nin desteğini artan biçimde istedikleri görülüyor. Başbakan Davutoğlu'nun Yunanistan gezisi de, Yunanlı yetkililerin ilişkileri geliştirmek ve içine düştükleri kalıcı ekonomik bunalımdan çıkmak için, Türkiye'ye önemli açılımlarda bulunma hazırlıkları içinde olduğunu gösterdi.
Tecrübeli Kanadalı diplomat ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Paul Heinbecker, dün The Globe and Mail'de kaleme aldığı önemli bir yazıda, Türkiye'nin Suriye konusundaki tavrını eleştiren Batı dünyasını çok ciddi teşhir etti. "Kendi güvenliklerini daima ön plana koyan ve Suriye'deki vahşet konusunda parmaklarını kıpırdatmayan Batı ülkeleri, kendi güvenliğini ön plana alan ve Suriye'deki kriz için büyük insani yardım çabası içinde olan Türkiye'yi eleştirmek hakkına sahip değiller" görüşünü ortaya koyan Heinbecker'in bu tavrı ses getirecektir. ECD tarafından hazırlanan 2013 yılını kapsayan Development Aid Report'da, Türkiye, GSYİH'ya oranla dünyada en fazla insani yardım ve destek veren ülke olarak temayüz etti. Mutlak yardım açısından ABD, AB ve Birleşik Krallık'tan sonra dördüncü sırada geliyor. Olgular, rakamlar gibi inatçı oldukları için, ne kadar koyu bir antipropaganda yapılırsa yapılsın, Türkiye'nin olağanüstü insani yardım çabası, nihayet uluslararası düzeyde ve tüm dünya kamuoyu nezdinde hak ettiği yere yaklaşıyor.
Son haber de Türkiye konusunda çok olumlu önyargılar beslediği iddia edilemeyecek bir uluslararası kurumdan geldi. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Türkiye'nin bu yıl büyüme tahminini düşük tuttuğu yüzde 2.7 seviyesinden yüzde üçe çıkardı. Ancak daha da önemlisi, 2015 ve 2016 için, artan eğilimli bir büyüme öngörüsünü de paylaştı. Kısacası, Türkiye sağlam durduğu ve dış siyasetteki ilkelerine, ittifaklarına bağlı bir tutum sergilemeyi sürdürdüğü müddetçe, orta vadede giderek Türkiye'ye kamuoyu üzerinden zarar vermeye çalışan felaket tellallarını utandıran bir gelişme sergiliyor. Bunu görmek için, sadece objektif olmak yeterli...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA