Haftanın en önemli polemiklerinden biri de "sadakat" üzerineydi. Kenan İmirzaloğlu'nun sevgilisi Zeynep Beşerler'e magazinci dostlarımız sordular: "Aldatan sevgiliyi affedebilir misiniz?" Zeynep yanıtladı: "Sevgi için bazı şeyler görmezden gelinebiliyor. Bu, ihanetin dozuna bağlı..." Bu yanıt üzerine sayfalarca yazı yazıldı. Dakikalarca nefes tüketildi. "İhanetin azı çoğu olur mu?" polemiği haftaya damgasını vurdu. Aslında yanıt o kadar basit ki... "Aldatmak..." Olayın gerçeği, adında saklı. Bir insanı yanıltmak, "başka bir şey olduğuna inandırmak", yalan söylemek... Yalanın azı çoğu olmayacağı gibi, ihanetin, aldatmanın da olmaz. Çünkü gerçek tektir. Ben "aldatmanın" fiziksel bir eylemden daha fazlası olduğuna inanıyorum. Hatta ille de eyleme dökülmesi gerektiğini de düşünmüyorum. Bir insanın gönülden bağlı olduğunu sandığı birinin yanında, bir başkasını özlemle aklından geçirmesi bile ihanettir. Hatta sevgilisinden önce, kendisine ihanettir... Bu nedenle bir gecelik kaçamakların "affedilesi yaramazlıklar" olduğu fikrine şiddetle karşıyım. Aldatan kişi yalan söylemiştir ve sonuçlarına katlanır. Bu kadar basit... Aldatmanın kadın ruhundaki karşılığının kişiye göre değişkenlik göstermesi de çok doğal. Çünkü kadınların hem hayatı hem de ilişkileri algılama biçimi farklıdır. Daha önce bu sütunlarda yazmıştım. Hazır yeri gelmişken bir kez daha değineyim. Zira şimdi tam sırası. atv'nin Hatırla Sevgili dizisinde Ahmet'in Fransız sevgilisi, onu sorguya çekiyordu: "Dün gece adadaki evde onunla kalmışsın..." Ahmet, kendini savunmak istedi: "Evet ama aramızda hiçbir şey olmadı. Sadece sarılıp, uyuduk..." Fransız sevgili bu yanıtın ardından iyice umutsuzluğa kapıldı: "Bu daha kötü ya? Keşke sevişip, ayrılsaydınız..." İhanetin sadece bacak arasını ilgilendirmediğine, belin iki karış üstünde gezindiğine bundan daha iyi örnek olabilir mi? Alın size "en alt dozda" ihanet... Affedilebilir mi? Unutmayın ki, kadın yüreği kuyumcu terazisi gibidir. İhanetin "tozunu" bile ölçer. Adım gibi eminim ki, Zeynep'in magazincilere söyledikleri, asla yüreğinden kopanlar değildir...