Bu hafta Star Akademi'ye 'Serdar Ortaç tartışması' damgasını vurdu. İki yarışmacı Hayrettin ve Yiğit, hafta içinde Serdar Ortaç şarkısı okumayı reddetmişler, Ortaç'ın müzik anlayışıyla kendilerininkinin örtüşmediğini ifade ederek direnmişlerdi. Sonunda Yiğit, Ortaç'ın 'Dansöz' şarkısını okumak zorunda kaldı. (Hiç de fena olmadı.)
Jüri ise Serdar Ortaç konusunda ikiye bölündü. Sertab Erener ve Ajda Pekkan gençlerin direnişini haklı bulurlarken, şarkıcılara değil, şarkılara itiraz edilebileceğini savundular.
Eğitmenlerden müzik prodüktörü Samsun Demir de "Ben bu gençlerin duruşunu takdir ediyorum. İstemedikleri şarkıları söylemek zorunda bırakılmamalılar. Burası Star Anaokulu değil, Star Akademi... Onlara anaokulu öğrencileri gibi davranamayız" dedi.
Ertuğrul Özkök ise 15 yıldır Türk halkını şarkılarıyla eğlendiren Serdar Ortaç'a her fırsatta haksızlık edildiğini söyleyip sanatçıyı savundu ama sonunda pes edip, "Tamam, yenildiğimi kabul ediyorum" dedi.
Ben de Ortaç'a haksızlık edildiği görüşündeyim. Hele bir zamanlar entelektüellerin burun kıvırdığı Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses'in şimdilerde aynı kesim tarafından 'klasikçi' diye anılmasını gördükten sonra bu haksızlığa iyice isyan ediyorum. Adı üzerinde; Serdar'ın söylediği 'pop müzik'tir. Her albümünden en az 5 şarkı popüler olur, dillere dolanır. Pek çok ünlü şarkıcı ondan şarkı alabilmek için neredeyse kapısında yatar. Popüler kültür ölçeğinde sadece bu bile tek başına bir değer ifade eder.
Serdar bana göre Türk halkının müzikal kodlarını çözmüş bir gizli müzik araştırmacısıdır.
Örneğin, müzikseverin kalbine girmenin yolunun 'şarkılarında kalp ritmini kullanmaktan' geçtiğini bulmuştur. Önemli olan Serdar'ın sunduğu ürünün nasıl kullanıldığıdır. (Bkz:
Ajda'nın söylediği Resim şarkısı.) Ama gelin görün ki, 'Serdar Ortaç şarkıları' bazı burnu büyükler tarafından "müzikal aşağılamanın terminolojisi" haline getirildi.
Bu kadarı da insafsızlık...