Hafta sonu yine Küçükkuyu'daydım. Pazar günü dönüş yolunda, Kazdağları'nda, yolun yanına park etmiş beyaz bir TIR gördüm.
Ayvacık'a 3 kilometre kala, üzerinde DSİ barajının bulunduğu derenin yanındaydı. Şoförü açık kasanın üzerindeydi ve hurda otomobil lastiklerini kasadan fırlatıp dereye doğru yuvarlıyordu.
İndim ve yanına gittim. Bir de ne göreyim? Derenin o bölümü bir kent çöplüğüne dönüşmüş.
İçinde ne olduğu belirsiz plastik poşetler, bidonlar, molozlar ve otomobil lastikleri küçük bir dağ oluşturmuş. Hem de baraj havzasında... Hem de 138 çeşit endemik bitki çeşidiyle, 400 yıllık sakız ağaçlarıyla dünyanın en korunası coğrafi bölgelerinden biri olan Kazdağları'nın kalbinde...

GEREĞİNİ YAPTIM
Şoförün yanına gittim. "Ne yapıyorsun?" dedim; cevap veremedi.
Fotoğraf çektiğimi görünce yanıma geldi, "Yapma ağabey, döktüklerimin hepsini geri koyacağım kamyona, söz" dedi. O anda aklıma Ayhan Sicimoğlu geldi. Üç yıl önce Küçükkuyu'ya Yeşilyurt Köyü'ne program çekimleri için gelmişti. Aynı yere çöp döküldüğünü görünce; üşenmeyip bir tabela yaptırmış ve o moloz yığınının bulunduğu yere dikmişti.
Anlaşılan tabela mabela kâr etmemiş. Muhtemelen o tabelayı da söküp çöplerle, molozlarla birlikte dereye fırlatmışlar.
O anda kararımı verdim... Bu insanlık suçunu affetmeyecektim. Bir kilometre ötedeki Bölge Trafik Zabıta Müdürlüğü'ne gittim.
Görevli polise TIR'ın plakasını verdim, elimdeki fotoğrafı gösterdim.
Memur çok yakından ilgilendi. Hemen bölgedeki trafik ekiplerine plakayı anons etti. O sırada beyaz tır son sürat önümüzden geçti. Yakaladılar mı, bir işlem yapabildiler mi; öğrenemedim.
Yukarıda dünya güzeli Kazdağları'nı kent çöplüğüne çevirmeye çalışan 'çevre canavarının' fotoğrafını yayınlıyorum. Plakası da 17 HV 837'dir. İbret-i alem için teşhir ediyorum. Ola ki ceza filan almamıştır, o yüzden...