Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Şiir Cumhuriyeti'nin kızı

ARAYA pek çok güncel konu girince yazmaya ancak bugün fırsat bulabildim.
Sunay Akın'ın hazırlayıp sunduğu, Sky-
Türk 360'da yayınlanan Hayat Deyince, geçtiğimiz hafta son ayların en ilginç ve de bir o kadar renkli konuğunu ağırladı.
Akın, 80 yaşındaki konuğu Jale Hanım'ı izleyicilerine önce 'Mehmet Küçükmehmetoğlu'nun kızı' olarak tanıttı.
Mehmet Bey, Yemen savaşından sağ çıkmayı başarıp evine geri dönünce kapıyı bir adamın açmasıyla yüreğinden vurulur; öldüğünü sanan karısı yeniden evlenmiştir!
Mehmet Bey'i bu olaydan sonra Kız Kulesi'nin fener bekçisi olarak görürüz.
Boğaz'ın ortasındaki küçücük bir adaya acısını gömmeye çalışan Mehmet Reis, Nevhibe Hanım ile evlenmiş ve karısı da Kız Kulesi'nde hamile kalmıştır.
İşte ne olursa, 1930 yılının 12 Nisan günü olur!
Karısını doğum yapmak üzere Cerrahpaşa Hastanesi'ne götüren Mehmet Reis, doğum olmayınca eşiyle birlikte o gün Kız Kulesi'ne geri döner ama, aynı gün Nevhibe Hanım'ın sancıları yine tutar ve eşinin yardımıyla Kız Kulesi'nde bir çocuk dünyaya gelir. Üstelik, martı çığlıkları arasında Kız Kulesi'nde gözlerini dünyaya açan, bir kız çocuğudur...

DRAKULA'NIN ŞATOSU GİBİ
Sunay Akın'ın Kız Kulesi'ni; bir müze ve sanat merkezi yapmak için 1992'de 'Şiir Cumhuriyeti' ilan ettiğini biliyoruz...
Akın, böylelikle Kız Kulesi Müzesi'ne; herkesin sevgilisi olan bu tarihi yapıda bir kız çocuğunun doğduğunu bularak, eşsiz bir eser daha kazandırmış oluyor. Jale Hanım, annesinin kendisini Kız Kulesi'nde 'Denize düşeceğim ya da martılar saldıracak' korkusuyla büyüttüğünü, televizyon, radyo bulunmadığı gibi misafirliğe gidip gelmenin de pek mümkün olmadığı için tarihi yapıyı hiç sevmediğini, hatta oradan ayrıldıktan sonra görmek dahi istemediğini anlattı.

KOMŞUNUN DEMİR PERDESİ
Herkesin sevgilisi olan Kız Kulesi, Nevhibe Hanım için Drakula'nın korku kulesinden farksızmış!
Bir saate bin kitabın ışığının sığdığı Hayat Deyince'nin sonlarında Kız Kulesi'nde doğan Jale Özçilengir'in Beyoğlu'nun ilk bebek mağazasını işlettiğini de öğrendik.
Rus Konsolosluğu'nun hemen yanında bulunan bu mağazanın en iyi müşterileri de konsoloslukta çalışan görevlilermiş. "Ama..." diyor Kız Kulesi'nin kızı, "Komşuluğumuz çok iyiydi, ne var ki bir gün kuşum kafesinden kaçarak onların bahçesindeki bir ağacın dalına kondu. Çok rica ettim girip alayım ya da siz yardım edin diye, fakat Ruslar izin vermedi; güzelim kuşum kayboldu..."
Eskiden 'demir perdenin' nerede olduğunu bilirdik. Şimdilerde ancak kafamızı o cam kapılara çarptığımızda anlıyoruz.
Sevgili Sunay Akın'ın en büyük derdi; dünyanın dört bir yanından edindiği oyuncakları müzenin kısıtlı hacme sahip deposuna sığdırmaktır ama bulup buluşturduğu, hayatlardan damıttığı hikayeleri için böyle bir derdi yok. Hepsini yüreklerimize kolaylıkla istifliyor.
Daha çoook yerimiz var Sunay Usta, meraklanma...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA