Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Ahkam kesmeden önce...

Gazeteciliğimin ilk yıllarında muhabir olarak pek çok set gezdim.
Dizi ya da film çekmenin ne kadar zor, ne denli meşakkatli olduğunu bizzat yaşayarak öğrendim. Bu nedenle yazarken, eleştiri oklarımın ucunu hep yuvarlamaya çalışırım. Bilirim ki; en kötü görünen işin bile arkasında emek, ter ve özveri vardır.
Okurumuz Sultan Sultanoğlu da bu zorluğu 'yaşayarak' tecrübe edenlerden.
Eminim birazdan okuyacaklarınız, en çok burun büktüğünüz yapımlar hakkındaki fikirlerinizi bile değiştirecektir.
"Merhaba Yüksel Bey; daha önce sizin de defalarca dile getirdiğiniz, gündemi uzun süre meşgul eden ama nedense çok da önemsenmeyen bir konu hakkında fikir beyan etmek istiyorum.
Hafta sonu bir kanalın bol reytingli bir dizisinin setindeydim. Oğlumun figürasyon olarak görev alacak olmasından dolayı iki gün boyunca set ortamının havasını teneffüs etme şansım oldu. Size gözlemlediğim bazı durumları yazmak istedim.
Öncelikle şunu belirtmeliyim: Televizyon karşısında 90 dakika izlediğimiz dizilerin bu kadar meşakkatle çekildiğini bilmiyoruz hiçbirimiz. Görmeden anlamak mümkün değil. Set çalışanlarından oyuncularına kadar sarf edilen enerji ve emek inanılır gibi değil. Üç saat uykuyla (bu da lüks sayılan bir süre) tamamlanmaya çalışılan sahneler, makyözünden kostümcüsüne, set amirinden yönetmenine, oyuncusuna kadar saatlerce, aralıksız, aç susuz yürüttükleri çabayı hayretler içerisinde izledim. Benim gibi bekleyen anne-babalarla birlikte set çalışanlarıyla dertleştik biraz. Bir dokunup bin ah işittik.
O kadar üzüldük ki hallerine, elimizden geldiğince biz de bir şeylere el attık. En azından başlarından aşağı su döküp serinlemelerini sağlamaya çalıştık, kostümlerin giydirilmesine yardım ettik. Beş gün içerisinde 90 dakikalık bir diziyi çıkarmaya çalışan bu insanlar için bir şeyler yapılmak zorunda. Sinirleri harap vaziyette. (Ki ben ikinci günde isyan ettim, düşünün. Bu şartlarda insanların psikolojilerinin düzgün olması mümkün değil zaten) Tükenmişlik sendromunun ne olduğunu o gün anladım. 'Meryem Uzerli'nin kaçması boşuna değilmiş' dedim.
Gözlemlediğim ama buraya yazabildiğim buz dağının görünen tarafı sadece.
Hani ekran dedektifleri devamlılık hatalarını bulup yazıyorlar ya, işte onlara bir günlerini bir sette geçirmelerini öneriyorum. Ekran başında ahkam kesmek o kadar kolaymış ki! Sevgiler..."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA