Evet, bu ülkenin kültür-sanat hayatına katkıda bulunmuş, peşinden kitleleri sürüklemiş insanlarını omuzlarımızda taşıyalım...
Ama...
Ne zaman tiyatro ya da sinemadan biri ölse, arkasından aynı hikaye anlatılıyor.
Beş parasız gitti.
Kimse sahip çıkmadı.
Ortada bırakıldı...
Yaşlı oyuncular böyle ölmemeli.
Devlet nerede?
İnsanlık nerede?
ACIMASIZ DEĞİLİM
Geride kalanların ağıtı bu...
Eski şaşaalı günlerin bir daha geri gelmeyeceğini bildikleri için biraz da kendi endişelerini dışa vuruyorlar belki.
Doğaldır insanın "Ben nasıl bir yaşlılık geçireceğim?" korkularına teslim olması. Ama herkesin bir B planı olmalı değil mi? "Nasılsa para hep geliyor" rahatlığıyla harcarsan, ailenle bağları koparırsan, yarınına hiç yatırım yapmadan günü yaşarsan; sonun ne yazık ki, ya huzurevi oluyor ya da sokaklar. Şöhret denilen parlak ışığa kimse güvenmesin.
O ışık söndüğünde ne siz kendinizi görürsünüz, ne de başkası sizi...
Böyle yazdım diye kimileri acımasız bulabilir beni. Hiç acımasız değilim. Bir zamanlar gazino sahnelerini titreten Behiye Aksoy bile bugün huzurevine düşmüşse, hayatın matematiğinde bir yanlış var demektir; onu anlatmaya çalışıyorum.