Son günlerde art arda yaşam öykülerini anlatan kitaplar çıkıyor. Filiz Akın ve Nilgün Belgün'den sonra Türkan Şoray'ın kitabı da çıktı.
Bu kitaplar sayesinde hep uzaktan izlediğimiz hayatlara, biraz daha yakınlaşıyoruz.
Türkan Şoray'ın kaleme aldığı 'Sinemam ve Ben' de böyle bir kitap işte.
Anlattıkları benim için çok şaşırtıcı değil ama yine de keyifle okudum. Şaşırtıcı değil çünkü meslek hayatım boyunca Türkan Şoray'la yaptığım röportajlarda sorduğum sorularla onun dünyasına girebildiğime inanıyorum. Sağ olsun o da sorduğum hiçbir sorudan kaçmadı, güvendi, konuştu.
SEYİRCİYE ADANMIŞ YAŞAM
O röportajlarda; anlattıklarına şaşırır, nasıl bu kadar duygusal, nasıl bu kadar içe kapanık, nasıl bu kadar kalabalık ama yalnız olduğuna inanamaz onu kışkırtmaya çalışırdım hep.
Benim tanıdığım Türkan Şoray, hayattaki her adımını seyircisini düşünerek attı. Hep bir çekincesi olurdu: Ya yanlış anlaşılırsa, ya yakışmazsa, ya onaylanmazsa...
Bütün bunlara rağmen Türkan Şoray'ın 'devrimci' bir kadın olduğuna inanırım. Evet, hayatını sinemaya ve izleyicisine adamıştır ve ona göre yaşar ama bunu yapmak da büyük bir güç gerektirir. Ve her şeye rağmen sinemaya kendi kurallarını koymuştur.
Ama karşılığını almadan bu hayatı yaşamak hiç kolay değildir. Ve ne güzel ki, sevgilerin en güzelini kucak dolusu yaşatır Türk halkı ona.
Ve ne güzel ki, ben bu efsaneyi tanıdım, anladım, sevdim, onunla anılar biriktirdim.