Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Pazar günü nasıl atlatılır?

Artık ofis işi yapmadığım halde, sinirimi bozan bir şey var pazar günleriyle ilgili. Hafta sonunun bitişi, tatilin sona erişi, uzun bir haftaya başlayacak olmanın moral bozukluğu!
Elimde değil. Aklımda hep öğrencilik yıllarının pazar öğleden sonraları var: Ödevleri elbette son güne bırakmışsın. Akşam erken yatılacak, sabah okula gidilecek. Bütün hafta beklediğin hafta sonu, hayallerindeki gibi olmamış.
Hayır zaten çocuksun, ne bekliyorsun ki? Hafta sonu için uzaya gitmeyi mi? Paris'te kahvaltı, Londra'da akşam yemeği mi? Cumartesi günü azıcık gezmişsin, belki arkadaşlarla alışveriş, pizza, akşam olmuş, eve gelmişsin, biraz televizyon, bitti!
Bence pazar günlerini kadınlar ve çocuklar için kabusa çeviren bir özellik de futbol günü olmasıdır! Evde sürekli bir spor spikeri bağırır. Ev halkı dört bir yanda kendi işleriyle ilgilenir, sonra gün bitiverir. E havalar da bozmaya başladı. Yani güneşli, sıcak, tembel pazar günleri de olmayacak artık.
Akşamüstüne doğru hava kararacak. Pazar sendromu kabus gibi çökecek! Aynı öğrencilikteki gibi.
Pazar günlerini takvime kazandırmak istiyorum!
Bir kere pazar kahvaltılarını özel hale getirin. Bence çok önemli.
Benim çocukluk yıllarımda pazar günleriyle ilgili hatırladığım tek iyi şey, televizyondaki komedi müzikal pazar sinemasının karşısında edilen, bol çeşitli, renkli, şokellalı, kızarmış ekmekli sabah kahvaltılarıdır.
Ya evde normalden daha orijinal bir şeyler hazırlamak lazım, sahanda yumurta, ne bileyim fırında kanepe gibilerinden ya da dışarıda kahvaltı...
Oldu mu öğlen?
Eğer futbol meraklıları varsa, kanal kavgası veya yatak odasındaki televizyondan can sıkıntısıyla zap yapmak yerine, belki 'kültür günü' olarak kullanılabilir pazarlar. Birileriyle buluşup, hatta yalnız başına, sinemaya tiyatroya gitmek için müthiş fırsat.
Devlet Tiyatroları da Şehir Tiyatroları da yeni sezonu açtı. Pazar günü saat üçte oynuyorlar. Bir o kadar da özel tiyatro var. Pişman olmazsınız.
Konserler var, onları atlamayın. Meraklısı için ilginç sohbetler, seminerler, şudur budurlar var. Fuarlar var, yakında Tüyap Kitap Fuarı başlıyor örneğin. (30 Ekim'de ben de orada olacağım hatta.)
Oldu mu saat beşbuçuk?
Belki bir de sinema? Alın size dolu dolu pazar günü.
Şimdi, en iç kapatıcı saatler geliyor: Pazar akşamları!
Dışarı çıkıp eğlenme, parti, akşam yemeği, elbette bir seçenektir. Hafta sonunun tadını son dakikasına kadar çıkartmaya benim de itirazım olamaz. Ne var ki, ertesi sabah erken başlayan iş, belki bütçe, bu seçeneği ortadan kaldırabilir. Benim tavsiyem şudur: Sinemanızı, tiyatronuzu, belki sonrasındaki çayınızı kahvenizi yaptınız. Artık kırın bacağınızı oturun.
Ama kendinizi şımartarak!
Mesela banyoyu doldurun, köpük yapın, müziği açın gevşeyin. Oooh. Ondan sonra bir güzel uyunur ki. Ne bileyim saçınıza bakım yapın, yüzünüze maske yapın. Hatta yoga kaseti, stretching kaseti alıp esneme egzersizleri yapın. Bugün o gündür çünkü. Her şeye 'ara verme' günü. Evde bu işe hevesli insan varsa masaj yaptırın hatta! İğrenç pazarı 'mutluluk ve bakım pazarı' haline getirin. Bu kadar laftan sonra hâlâ ütü, futbol-dizi kavgası, bütün gün sabahlıkla pinekleme yapıyorsanız... O zaman size kabus pazarlar dilerim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA