Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ELVAN DEMİRKAN

Kobe sığırı ve kişisel gelişim benzerliği

"Ne alaka?" diyeceksiniz... Çarşamba gecesi Okan Bayülgen'in 'Kral Çıplak' programına konuk oldum. Okan'ın yaptığı bu benzetmeyi, eğer programı izlemediyseniz, internetten bulup izlemenizi tavsiye ederim. Çünkü gecenin bir yarısında bu kadar güldüğümü hiç hatırlamıyorum.
İzlememiş olanlar için toparlayayım.
Geçen hafta çıkan kitabım 'Akıllı Arzular'dan bahsediyorduk. Bu benim dördüncü kitabım. Herkesin dilindeki "Bir şeyi çok istersen olur" ya da "İyi düşün, iyi ol" tarzı pozitif enerji modası Okan'ı iyice bıktırmış ki,"Elvan sen yine mi kitap yazdın?" diye sordu. "Öyle" dedim, belki 'kişisel gelişimin itibarını kurtarmak' için yazıyorum.
Okan'a, "Toplumun arayışını, hırslarını, endişesini tarafsız bir gözle algılayıp insanlara genelde kendileri ile ilgili görmek istemedikleri şeyleri göstermek için yazıyorum. Gerçekte kim olduğumuz ve 'beğenilme endişemiz' arasındaki mesafeyi kapatabilmek için yazıyorum" dedim.
Yazdıklarım hem kendime, hem de okuyucuma bir çeşit terapi oluyor.
Ama kendimi bir kişisel gelişimci olarak görmüyorum. Pozitif düşünce anlayışım da şu popüler kültürün arsızı olduğu 'balon' içindeki anlayıştan farklı.

GERÇEK DIŞI POZİTİFLİK
Okan; gününü yoga, meditasyon ve kişisel gelişimle geçirenleri Kobe sığırına benzetiyor.
Japonların yetiştirdiği 'Kobe sığırı', eti yumuşak olsun diye çok rahatlatılarak, bira ile saatlerce masaj yapılarak, çok özel diyetlerle beslenerek büyütülüyor. Gerilmesin diye klasik müzik bile dinletiliyormuş. Böylece hayvanın yağı yüzeyde kalmıyor, etine sızarak yayılıyor. Bu yüzden çok lezzetli ve pahallı bir et.
Okan; "Dünyada çocuklar ölüyor, açlık var, adam kalkmış kobe sığırı gibi meditasyon yapıyor. Neymiş rahatlayacakmış, ölünce rahatlayacağız işte. Gergin olan insan üretir, çalışır, yaratır, koşar, sevişir.
Hayattaki yarışa devam etmen lazım. Bu yarışta gergin olmak iyidir!" dedi.
Burada aslında Okan'a çok hak veriyorum.
Pozitif düşünceyi yüzeysel ve yanılgı dolu bir girişime indirgeyebilirsiniz. Naiflik olarak görebilirsiniz.
Olumsuz düşündüğünüzde daha gerçekçi ve akıllı olduğunuzu sanabilirsiniz.
Bunların hepsi makul tezler...
Ayrıca stresli ve gergin olduğunuz bir dönemde kendinizi pozitif düşünmeye zorlamak insanı daha da mutsuz edebilir. Ama pozitif düşünceyi gerçek dışı pozitiflikle karıştırmamak gerekir.
Hiçbir şeye sinirlenmeyeceksin, tepki göstermeyeceksin, dünyadaki haksızlığa veya acımasızlığa kayıtsız kalacaksın demek değil. Bu tip sahte bir pozitiflikle yaşamak, insanı bir balon içine sokar ve balon patlayınca yere yüz üstü yapışırsınız.

İKİ KUTUPTAN BİRİNDE OLMAK
Gerçek dışı pozitiflik tehlikeli bir durumdur. Öte yandan negatif düşünceye asılı kaldığınızda da şartları farklı yönü ile görmeyi reddediyorsunuz demektir.
Şöyle düşünün: Çoğu zaman daha elimizde geçerli bir sebep olmadan bile düşünce şeklimizle kendi kendimize stres yaratıyoruz. Yani bazen dış dünyanın zihnimize yansıma biçimi, sorunun ta kendisi olabiliyor. Hatta bir olaya bakış şekliniz ve onun üzerinizdeki etkisini görememek veya yönlendirememek stres ve mutsuzluğun kaynağı olabiliyor. Böyle bir durumda pozitif düşünmek faydalı olabilir. Çünkü genelde siz tavrınızı değiştirdiğinizde, şikayet ettiğiniz bazı şeylerin düzelmesi için daha olumlu bir ortam yaratmış olursunuz.
Diyeceğim o ki; olumlu veya olumsuz her türlü hissin hayatımıza faydası var. İki kutuptan birinde olmaktansa, önemli olan ne zaman iyimser, ne zaman kötümser düşünmek gerektiği konusunda anlayışımızı geliştirebilmek...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA