Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Utanmadın mı Mansur?

Bu kadar yalanı, bu kadar iftirayı bir araya getirmeye utanmadın mı? (Bu da bir yetenek tabii) Yoksa kafanda tekrarlaya tekrarlaya sonunda kendi yalanına mı inandın? Hangi yalanından başlasam bilemiyorum, o kadar çok ki... Misal Aktüel'den kovulmam meselesi. 2004 başında Hıncal Uluç'un köşesinde 'Sevgi'nin Günlüğü'nü yazıyordum. O zaman Aktüel'in başındaki Mahmut Övür beni işe aldı. İki sayfa 'Sevgi'nin Günlüğü'nü yazıyordum. Sonra sen geldin ve maaşımı yarıya indirerek bana 'git' dedin. Ben de gittim. Yalan mı? Dünkü yazında "Git muhabirlik yap, haber yap, bizle sabahla, takımın bir parçası ol ancak o zaman bu işin tadını çıkartabilirsin şeklinde 'saf' nasihatlerde bulundum" demişsin. Pes! Derginin başına geçtiğin andan itibaren çıkmadığın telefonlarıma rağmen, ha aradı arayacak diye saf saf bekleyen bendim. Dahası var, bir de demişsin ki; "Dergideki hal ve tavırlarını anlatmak bile istemiyorum." Mansur sen iyi misin? Seni bu hale getiren nedir? Bilmediğimiz dertlerin mi var? Ben sen devraldıktan sonra Aktüel'in kapısından içeri girdim mi Allah aşkına? Hayatımda iki kere Aktüel binasından içeri girdim. Birincisi Mahmut Övür çağırdığı, ikincisi de daha yeni, bu olayların patlamasına, herkesin içindeki taşları dökmesine neden olan kapak çekimi için. Pişmanım alın yazım!!! Ne senin ekibinle tanıştım, ne de sen bana "Gel bizimle sabahla" dedin. Ve şimdi kalkmış anlam veremediğim bir hınçla bütün bunları yazmışsın. Neden Mansur? Roskilde festivaline ben gittim diye mi? O sırada bana kızmış olsan bile, bu hesabı kapatmak için böyle çirkinliklere baş vurman ne kadar yakışıksız. Bu kadar küçük hesaplarda kalmış olamazsın, olmamalısın. Bana "Senden Ayşe Arman olmaz" demişsin. Ben de "Ayrıcalığım var" cevabını vermişim. Peki bu diyaloğu hangi ara kafanda yazdın Mansur? Ben sana ne diyeyim ki... Ben ne Ayşe'ymişim anlamadım. Dört sene İletişim Fakültesi'nde okumuşum, her genç gibi okuduğu dalda çalışmak istemişim... Babamdan bir gün bile yardım istememiş, kendi ayaklarımın üzerinde durmakta ısrar etmişim... İş görüşmelerine gitmişim olmamış... Elinde diploması açıkta kalan bir sürü genç gibi... Hıncal Uluç, bir kapı açmış. İçeri girmişim. Girmese miydim? Evlenip çoluğa çocuğa karışsam, 'cici kız' ilan edilecektim değil mi? Çok çalışmışım, "Ben gazeteci olmak istiyorum" demişim. Dergi çıkarırken sabahlamışım, işe en erken ben gelmişim. Sonra Dinç Bilgin yazılarımı okuyormuş, bana inanmış ve Günaydın'da köşe verilmiş. Ve ben çalışmaya devam etmişim. Röportajlar yapmışım, izlenimler yazmışım, elimden geleni ardıma koymamışım. Şimdi Aktüel'e kapak olduk ya, şu yaşadıklarıma bakın. Bütün içindekileri kusmaya başlayanlara soruyorum: Neyim battı size? Günaydın'daki köşem mi? Sevgilimle aynı meslekteyiz diye bütün bunlar bana reva mı? O Vatan'da ben Sabah'ta çalışırken... Ne kadar haksız ve haince bir şamatadır bu kopan. Koskoca basını pis bir geyiğe alet ettiniz. Bütün bunlar ayıp, yazık, ziyan değil mi? Gençsek, kadınsak çalışmayalım; bir yerlere gelmeyelim yani, öyle mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA