Esasen şu başlığı atmaya, şu yazıyı yazmaya bile gerek olmamalı. Her sorumlu vatandaş, seçimde sandığa gidip oy verir, vermelidir.
Birine dönüp 'Oy verecek misin?' sorusunu sormak bile yersiz olmalıdır. Gelin görün ki olmuyor; kişi isteyince, mazeretler kamyonlardan dökülüyor.
Ama sizin mazeretiniz olmasın, tamam mı?
Sıcacık güneş, buz gibi deniz, şezlonga uzanıp yayılmanın verdiği haz, bahçeler, çiçekler, begonviller, patlıcan kızartmalı sofralar aklınızı çelmesin; onlar 24 Haziran'dan sonra da var.
Yollara düşmeye üşenmeyin, bilet bulamamaktan dem vurmayın, tembellik yapmayın, 'Benim oyuma mı kaldı yani?' düşüncesini aklınızdan kovun. Evet sizin oyunuza kaldı, her birimizin oyuna kaldı.
Kime oy verecekseniz verin, kimi istiyorsanız arkasında durun; yeter ki sandığa gidin, sözünüzü söyleyin. Ülkeniz, kenarda seyirci gibi dikileceğiniz bir yer değil, seçim günü hiç değil.
Oturduğu yerden ahkam kesenlere ve oy kullanmayanlara tavrım net! Vallahi de konuşmam, billahi de konuşmam.