Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN CELAL GÜZEL

Görüşme sürecinde ümitli bekleyiş

Geçen hafta iki seri şeklinde yazdığımız yazılarda, 'Görüşme Süreci'ni baltalayan olayları sıralamış; süreçteki problemleri anlatmış; bütün bunlara rağmen görüşme sürecini desteklediğimizi ve süreçten ümidimizi kesmediğimizi ifade etmiştik. Âkil İnsanlar Raporu'nun Güneydoğu Heyeti'nin hazırladığı bölümün sadece bu heyete münhasır olduğunu ve Âkil İnsanlar'ın büyük çoğunluğu tarafından desteklenmediğini biliyoruz. Herhalde raporlar değerlendirilirken bu husus dikkate alınacaktır.
Diğer taraftan, TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun müşterek bir metin üzerinde anlaşamamasına üzgünüz. Lâkin, millet iradesinin yüzde 95'ini meydana getiren büyük çoğunluğun 'Temel İlkeler' üzerinde mutabakata varabilmesi memnuniyet verici bir durumdur.
Özellikle Başbakan Erdoğan'ın son Âkil İnsanlar Toplantısı'nda, 'Anadilde eğitim' ve 'seçim barajı' konusunda olumsuz tavrı, görüşme sürecinde her talep edilenin karşılanmayacağı istikametinde edinilen intibaya örnek teşkil etmiştir.

***
Başbakan Yardımcısı değerli dostum Beşir Atalay, geçen gün verdiği bir beyanatta, görüşme sürecini kastederek, 'Onların hakkının savunucusu biz olduk; bundan sonra da öyle olacak ve herkes görecek ki biz hiç kimseyi aldatmayız(...) Onların hayal bile edemediği adımlar attık; bundan sonra da öyle adımlar var ki onlar hayal bile edemezler' diyor. Çözüme yönelik iyi niyetli bu sözler, mahiyeti açıklanmadığı için istismara ve spekülasyonlara açık bir zemin oluşturuyor.
Görüşme sürecinden ümitliyiz. Zira, bu süreçten faydalanarak terör örgütü tekrar toparlanma fırsatını bulmuştur ama ne militanları, ne de tabanı yeniden çatışmaya istekli görünmektedir. Zaten, örgüt bu süreci istismar ederek gene saldırılarını başlatırsa, artık hiçbir sempatizanından destek göremeyecektir. Buna mukabil, teröre karşı güvenlik mücadelesi, örgütlenmiş şekilde derhal başlayacaktır. Ayrıca, Güneydoğu halkı, huzur ve güvenin tadını almıştır; bundan geriye dönüş olmasını istemeyecektir.
Bütün bunlara rağmen terör saldırıları başlayacak olursa, hiç kimse Erdoğan'ı ve iktidarı suçlayamayacaktır.
***
'Görüşme Süreci' sonunda, Başbakan'ın 'Halkın istemediği bir konuda karar verilemez' düsturundan hareketle, 'yapılabilecekleri' ve 'yapılamayacakları' çok özet şekilde şöyle sıralayabiliriz.
1. Yapılabilecekler:
Seçim barajı yüzde 5'e indirilebilir.
'Kısmî Af' uygulanabilir.
Öcalan'ın cezaevi şartları düzenlenebilir.
Mahallî idarelerin yetkileri genişletilebilir. Ancak bu genişlik, üniter ve millî devlet ilkesinin dışına çıkılmasına imkân tanımaz.
Kürtçe ve çeşitli lehçeleri, hayatın her alanında serbestçe kullanılır; devlet tarafından öğretilir ve okullarda seçmeli ders olarak yer alabilir.
Terör ve şiddeti teşvik etmeyen özel TV'ler açılabilir.
'Kürt Araştırma Enstitüleri' vasıtasıyla Kürtçe'nin çeşitli lehçeleri geliştirilebilir.
Coğrafî isimler aslına göre değiştirilebilir.
Doğu-Güneydoğu'daki her türlü ekonomik, sosyal ve kültürel hizmetler arttırılabilir. 2. Yapılamayacaklar: n Türkiye'nin 'millî' ve 'üniter' devlet özelliği bozulamaz ve bozulmasına zemin hazırlayan değişiklikler yapılamaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin, 'çok milletli' veya 'iki milletli' bir federasyon olması veyahut da etnik esaslara dayanan bölgesel ayırımlara tâbi tutulması mümkün değildir. 'Özerk Yönetimler' kurulamaz.
Siyasî kimlik tektir: 'Türk Vatandaşlığı kimliği'. Siyasî kimlik bölünemez. 'Türk Milleti', Türkiye'de yaşayan bütün vatandaşların meydana getirdiği tek millettir.
Türkiye'de 'çokkültürlülük' yoktur fakat bütün dil, lehçe ve kültürel özellikler teminat altındadır.
Resmî dil Türkçe'dir. Eğitim dili de Türkçe'dir. Ancak ana dilin öğretilmesinde ve kullanılmasında herhangi bir sınırlama yoktur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA