Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Balkanlar'da unutulan Osmanlı torunları

Geçen hafta Kosova'ya iki günlük bir yolculuğum oldu. Konferans için davet edilmiştim. Priştine havaalanında bizi Türk kökenli Kamu Yönetimi bakanı Mahir Yağcı karşıladı.
Sıcak ve samimi insanlardı. Otele yerleştik. Biraz dinlendikten sonra Priştine'yi tanımak için kısa bir gezi yaptık. Bu topraklar I. Murat Hüdavendigâr zamanında fethedilmiş. Osmanlı yadigârı olmuş. Oradaki Arnavut, Boşnak ve diğer unsurların büyük kısmı Müslüman olmuş. Türkler de 650 yılı aşkın süredir orada hem dinlerini, hem dillerini ve hem de geleneklerini korumuşlar.
Türk Büyükelçiliği'ni de ziyaret ettik. Büyükelçi Songül Ozan ile sohbet ettik. Akşam ise Priştine'de konferansı verdim. Hayli yoğun bir katılım oldu. Sohbet ettik. Soruları aldım. İnsanımızla hasret giderdik. Bu arada Kosova mutfağının lezzetinden bir kelimecik de olsa bahsetmiş olayım.

Prizren'de gözü yaşlı yaşlılar
Ertesi gün Prizren'e geçtik. Kosovalı bakan bizi orada da yalnız bırakmadı. Bizi oraya Besford isimli bir Türk kardeşimiz götürdü. Aslında geleceğimizi duyunca havaalanından tekrar havaalanına gidinceye kadar "hocamızın yanında olmak istiyorum" demiş. Prizren'de butik bir oteli olan bu Türkiye sevdalısı kardeşimizi kırmadık.
Cuma namazını Prizren'de kıldık. Kosova müftüsü Lütfi hocamın camide vaaz etmemle ilgili teklifini; "Ben burada cemaat olmak istiyorum, sizi izleyeceğim" diyerek karşıladım. Hakikaten dışarıdan biri olarak cami cemaatine karışmak istedim. Ama Prizren halkı geldiğimi duyunca cami ve çevresinde büyük bir kalabalık oluşturdu. Cumadan sonra cami içinde insanımızla kucaklaştık. Yaşlılar beni kucakladıklarında ağlıyorlardı. Bu bir Osmanlı hasretiydi. Türkiye hasretiydi. Büyük acılar yaşamış bir kahraman halkın bu acılardan sonra ekranda onlarla İslam'ı paylaşan bir kardeşlerini görmelerinin heyecanıydı. Prizren'de Türk nüfusu çok fazla. Ramazanlarda yıllardır bizi izliyorlarmış. Hem de bir dakikasını kaçırmadan. Öyle duygu dolu sözler duydum ki, bunları burada ifade edemem. Gün boyunca yerel kanallarda konferanslarım yayınlandı.
Meğer İstanbul'da, küçük bir stüdyoda yaptığımız mütevazı programlar ne büyük işler yapıyormuş. İnanınız ki, yankısının bu kadar büyük olabileceğini tahmin edemezdim. "Son yıllarda dinimize ve dilimize bizi döndürdünüz. Acılarımızı sizi izledikçe dindirdik" dediler. Gençler, çocuklar, yaşlılar, hepsi...
Cumadan sonra dağlık bölgede savaş yetimlerine barınak ve maddi imkân sağlamak için açılmış olan bir dağ lokantasına gittik. Orada çorbamızı yudumlarken acı dolu yılları dinledik. "Buralara nasıl maddi ve manevi katkıda bulunabiliriz"i konuştuk. Buradaki programımıza Kosova Parlamentosu'ndaki üç Türk milletvekili de katıldı.

Prizren konferansı
Prizren'de konferans salonu üç saat öncesinden doldu. İçeride 1000'e yakın insan vardı ama bunun 5 katı kadar insan da geri gitti. Salona giremediler.
İki saate yakın konuştum. Müthiş sıcağa rağmen bir tek insan bile salonu terk etmedi. Büyük bir hasret varmış. İslam'a hasret, Türkçe'ye hasret, Türkiye'ye hasret, Osmanlı'nın nefesine hasret, özgürlük için şehit olan yavrularına, evlatlarına hasret... Balkanlar'da yitirilen evlatlara, canlara hasret...

İslam'ın uzak geleceği Balkanlar'dır
Kosova'nın nüfusu 2 milyon. Çoğunluğu Müslüman Arnavutlar. Büyük bir Türk nüfusu var. Kosova'nın yüzde 95'i Müslüman. Burada yaşayan Hıristiyanlar da orada özgür. Kiliseleri var, Sırp köyleri var. Güvence içindeler.
Makedonya ve Bosna Hersek de ayrı birer devlet. Oralarda da Türk milletvekilleri, bakanları var. Buralarda da büyük bir İslam çoğunluğu var. Buralardaki Müslümanlar bu coğrafyanın asli unsuru. 700 yıldır buradalar. Asimile olmamışlar. Dinlerini terk etmemişler. Acılar yaşamışlar ama kültürlerini korumuşlar.
Ne yazık ki biz buralara gidememişiz. Balkanlar'a... Gereğini yapamamışız. Garip bırakmışız. Oradaki büyük nüfusu görememişiz. Arap coğrafyasına gösterdiğimiz ilgiyi niye buraya göstermedik acaba?
Şimdi oralara destek vermek ve oralarda yatırım yapmak lazım. Menfaat için değil, oradaki onurlu mücadeleye omuz vermek için oralara gitmek lazım.

Bugünkü Türkiye olsaydı Bosna katliamı yaşanmazdı

Kosova'da beni gören her kardeşimiz böyle dedi. "Bugünkü Türkiye olsaydı yıllar önce Kosova'da o katliam olmazdı.
Binlerce insanımız şehit edilmezdi." Binlerce kez Avrupa'ya konferanslara giden biri olarak Kosova'dan ve Balkanlar'dan bu kadar etkileneceğimi hiç zannetmezdim. Orada yapmamız gereken çok şey var. Yapamadığımız çok şey var. Orada insanımız var. Kosova muharebesinde meydanı dolaşırken şehit edilen Murat Hüdavendigâr'ın emaneti var. Anadolu ile Avrupa arasında önemli bir kavşakta İslam'ını ve geleneğini sürdüren ve özgürlüğe bedel ödemiş bir millet var.

Türkiye'nin kıymetini bilmek lazım
Terör olayları, iç kargaşa, çalkantı, düşmanlıklar, kin, nefret gibi kötü ve yıpratıcı bütün olaylar bu coğrafyaya yabancı. Bizim coğrafyamızda bunlara yer yok aslında. Ama ne yazık ki ithal edildi bütün bu fesat ve fitne. Balkanlar'daki manzara bile bize, karşılaştığımız bütün olumsuzlukların nasıl dış etkenlerce finanse edildiğini göstermeye yeter. Halkı birbirini seven, ilerleyen, ağır sanayi hamlesini yapmış, ilerlemesini durdurmayan bir Türkiye her şer odağının korkulu rüyasıdır. İnanınız ki, Türkiye'ye zarar veren her hareketin arkasında bir lobi vardır. Herkes, ama herkes bir daha düşünsün.

***
SORULAR

* Kabir ziyareti şart mı? Uzaktan okuyamaz mıyız?
Kabir ziyareti sünnettir. Ölüleriniz için uzaktan da okumanızda hiçbir sakınca yoktur.
Yüce Allah niyetinizi biliyor. Bu nedenle de uzaktan okunan dua da yerine ulaşır.

* İki bayram arasında evlenebilir miyiz?
İki bayram arasında evlenmenize engel dini bir hüküm yoktur. Evlenebilirsiniz.

* Babam öldü. Eniştem "babanın bana 30 yıl önce borcu vardı" diyor. Ne yapmamız lazım?
Babanız bu konuda bir şey söylemediyse, böyle bir borca ait şahitler yoksa borçtan sorumlu olmazsınız. Şahitlerin varlığı da yetmez. Bu hususlarda neler yapıldığını ve olayın bütün gelişmelerini bilmeleri gerekir.
Bu halde de babanızın terekesinden -mirasından- ödemeyi yaparsınız.

* Besmele ayet midir?
Evet besmele Kuran-ı Kerim'de bir ayettir. Neml suresinin 30. ayetinde Hz. İsmail'le ilgili konu anlatılırken ifade edilir. Ayrıca Kuran-ı Kerim'de 113 surenin başında besmele bulunur. Her besmelenin -sure başlarında müstakil ayet olduğunu âlimlerin geneli söyler.

* Bir kadının sütünü emmişim bir hafta boyunca. Şimdi onun oğluyla evlenebilir miyim?
O kadının süt çocuğu sayılırsınız. O kadının oğlu da sizin süt kardeşiniz olur. Bu nedenle de nikâhınız düşmez.

* Hamilelikte kadın saçını kesebilir mi?
Hamile kadın saçını kestirebilir. Bu çocuğun geleceğini etkilemez.

* Çocuğum isyankâr. Ben ise iyi niyetli ve temiz yaşayan biriyim. Benim bir günahımdan mı oldu bu hal?
Çocuğunuzu zamanında ikaz etmiş ve güzele yönlendirmişseniz daha sonraki dönemde isyankâr olması sizi dini açıdan etkilemez. Sorumlu olmazsınız. Çocuğunuzun isyankâr olması da sizin günahınızdan kaynaklanmaz. Hz. Nuh (as) peygamber olmasına rağmen, oğlu inkârcıydı. Babasının yolunda değildi. Bizim Hz. Nuh'a bir günah yüklememiz mümkün olabilir mi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA