Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Allah’ım affet

Allah'ım! Sen hep verdin. Ben hep istedim. Sen hep affettin. Ben hep günah işledim. Sen hep çağırdın. Ben hep firar ettim. Sen hep örttün. Ben hep üryan delice koştum. Sen hep yağdırdın. Ben hep nankörlük ettim. Sen hep yanımda oldun. Ben hep yabancıya döndüm. Sen hep perde oldun. Ben hep perdeyi sıyırdım. Sen hep fırsat verdin. Ben hep fırsatı kaçırdım. Sen hep 'ben yeterim' dedin. Ben hep müflise kandım. Sen hep 'bakiyim' dedin. Ben fanilere döndüm. Sen hep 'cennet' dedin. Ben hep ateşe kandım. Sen hep bana 'firar et' dedin. Ben hep zindana firar ettim. Sen hep 'terki terk et' dedin. Ben hep terki edep dedim. Sen hep 'ben varım' dedin. Ben hep sensizliğe koştum. Sen hep 'izzet' dedin. Ben hep 'zillet' dedim. Sen hep 'kefilim' dedin. Ben hep sahte kefalete kandım. Sen hep bulduransın. Ben hep kaybedenim. Kaybettirenim. Sen hep 'kalbinle dön' dedin. Ben hep yüzümle döndüm. Sen hep 'beni tanı' dedin. Ben hep kendimi tanıdım. Sen hep 'nur ve aydınlık bendedir' dedin. Ben hep karanlık ve zulme daldım. Sen hep 'la yemut (ölmeyen ebedi diri) benim' dedin. Ben hep 'ey yemut (ey ölen sahte sevgili)' dedim. Allah'ım! Allah'ım! Bizi senin için seçilmişlerden eyle. Bizi sana karşı seçilmişlerden eyleme. İşlerini sana teslim edenlerden eyle. Sana itiraz edenlerden eyleme. Allah'ım! Bize kısmetlerimizi ayıran sensin. Onları bize ulaştıran da sensin. Kısmetlerimizi, rızkımızı bize tatlılıkla ulaştır. Onları senden bilelim. Şükredenlerden olalım. Allah'ım! Dünya rızkı olsun, ahiret rızkı olsun tamamı senin elindedir. Benim için hayırlı olanı ver. Hayırsız olandan uzaklaştır. Allah'ım! Bizler sana muhtacız. Bize iyilikte bulun. Allah'ım. Sana itaat etme kuvveti ver. Sana isyan etmede bize acizlik ver. Kalplerimize sana tevekkül etme rahatlığı ver. Allah'ım! Biz biliriz ki senin kararına karşı konulmaz. Hükmün bozulmaz. Hakkımızda hayırlı hüküm ver. Hükmünde bize lütuf ver. Destek ver. Allah'ım! Senin sonsuz cömertliğin karşısında aciz kaldım. Acziyetime acı. Beni bu halimle hesaba çekme. Allah'ım! Ben kendime iyilik yapabilme gücünden yoksun düşmüşüm. Bu düşküne acı. Bu düşkünü bu haliyle teraziye koyma. Allah'ım! Kabirde herkes beni bırakıp gittiğinde yoksul, yalnız ve terk edilmiş olacağım. O gurbet yerinde sen benim yalnızlığımı gider. Herkesin gittiği anda sen yanımda ol. Allah'ım! Ayakların kayacağı sırat köprüsünde senin tuttukların sadece kaymayacak. Dünyada hep kaymış olan ayaklarımı o çetin günde olsun bari sabit tut. Allah'ım! Ben beni terk etsem de sen beni terk etme. Allah'ım! Ben kendimden ümit kessem de sen beni bırakma.
***

DİNE ÇAĞIRANA SAHİP ÇIKILMALI

Son zamanlarda malum olaylardan dolayı dini olan bütün müessese ve kuruluşlara karşı bir soğukluk ve hatta karşıtlık seziyorum. Maide suresi 8. ayet bu konuda uyarıcı bir nitelik taşıyor. "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa duyduğunuz öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Adaletli olun. Takvaya en yakın olan budur." İslam'a iyi niyetle hizmet eden, dini tebliğ eden, sırf Allah için insanları bir araya getiren cemaatlere, insanlara, mürşitlere, tasavvuf erbabına, alimlere, Kuran kurslarına, medreselere kuşkuyla bakmak doğru değildir. Elbette istismar edenle, iyi niyetliyi ayırmak lazım. Sivil güçler, halk, konuşmayan milyonlar, irşat erbabı, kitleler, ilim talebeleri, tasavvuf bağlıları, kendilerine iyi niyetle bakılmayı hak ediyor. Onlara hizmet etmek, onların önünü açmak ve ama hepsine eşit durumda ve adilce yardımcı olmak yani hizmet ve gayretlerine sahip çıkmak şarttır. Yoksa inanacak kimse bulamayız. İnsanlarımızı insan avcısı şerr niyetlilere kaptırırız. Setleri yıkarız. Sesi çok çıkan değil, sesi hiç çıkmayan insanların duasını alın. Kalplerinizi temizleyin, Allah (c.c.) etrafınızı temizler. Takvaya sığının. Allah sizi setreder. Niyetiniz Rabbiniz olsun. O sizi esirger. Büyük alimlerin içtihat ettikten sonra mutlaka "Allahu alem (Allah daha iyi bilir)" sözünü eklediklerini unutmayın. Yanılabilirsiniz. Boşa düşebilirsiniz. Etrafınızdaki söz fısıldayan, bilgi veren, rapor sunan insanları bazen değiştirin. Bazen kabuğu kırıp dışarıyı dinleyin. Sizlerle halk arasını açanlara müsaade etmeyin. Sesi çıkmayanları dinleyin. Size ulaşamayanlara ulaşın. Zinciri kırın. Kurbağa olayı meşhurdur. Ve hepimize ders veren bir deneydir. Kaynar bir suyun içine kurbağayı atarsanız sıçrar. Refleks gösterir. Ama soğuk suya kurbağayı koyup sonra da suyu yavaş yavaş ısıtırsanız, yavaş yavaş kaynar dereceye gelen suyun farkına varamayan kurbağa arada kavrulur gider. Farkına bile varamaz. Refleks gösteremez. Çoğumuz soğuk suya konulup altı ısıtılan kurbağaya benziyoruz. En başta ciddi refleks göstereceğimiz bazı hususlara sonradan alışıyoruz. Burada elbette dost görünen menfaatçi insanların rolü hayli fazladır. Bu uyarılar belli kişilere veya makam erbabına değil sadece... Hepimizedir. Hepimiz bu sözlere ve uyarılara muhtacız. Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun.
***

BİR SORU: MELHEME-İ KÜBRA (SON SAVAŞ) NEDİR?

Bazı hadislerin beyanına göre dünyanın sonu gelmeden önce Ortadoğu'da büyük bir kapışma, yani savaş olacaktır. Bu savaşın içinde bütün din mensupları olacaktır. Bu savaşta beklenen davetçi olan Hz. Mehdi yer alacak. Ve bu savaşta İslam'a karşı olanlar büyük bozgun yaşayacak. Bu savaş belki üçüncü dünya, belki de dördüncü dünya savaşı olmaya namzettir. Ne zaman olacağını, zamanının gelip gelmediğini de elbette Allah bilir.
Hz. Peygamber (s.a.v.) dünyanın son savaşı olan Melheme-i Kübra "Büyük kapışma"yı anlatırken 'Şam'a dikkat çeker. "Şam'a bakın" buyurur.
"Batı tarafından gelen bir fitne, doğu tarafından gelen bir fitne ile karşılaşınca" sözüyle yine odak noktasının Ortadoğu olacağını belirtir. Büyük savaşta Şam civarından (o günkü Şam'ın sınırı isim itibariyle elbette daha yaygındır) gelen ve Arap olmayan süvarilerden bahsedilir.
Başka bir rivayette; Amik ovasına, Şam'a ve Kudüs'e dikkat çekilip bu üç merkezin odak olacağı anlatır.
İstanbul'un yeniden fethi ve Medine'nin tahribinden bahsedilir. Daha sonra ise Deccal'in devreye gireceği anlatılır.
Melheme-i Kübra kıyametten önce Ortadoğu'da gerçekleşecek, bütün dünyayı sarmalayacak Yahudi ve diğer unsurlarla olacak son büyük savaş anlamında kullanılmıştır.
Bu savaş, Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında 'Armagedon' ismiyle anılmıştır. Onlara göre Armagedon, Hz. İsa ve karşıtları arasında olacak büyük savaşın adıdır.
İslam öncesi kaynaklar, bunu şöyle nitelendiriyor: "Yeryüzünün cennet olması için önce üzerindeki kötü insanlar ortadan kaldırılmalıdır. (Mezmur, 37; 38) burada kullanılan şu ifade çarpıcıdır: Kötü insanları ortadan kaldırmak. Evanjeliklere ve hatta eski ABD Başkanı R. Reagan'a göre bu savaş çok yakındır.
Bu savaşın ahir zamanda olacak savaş olması muhtemeldir. Bu savaşta İslami kaynaklara göre Hz. Mehdi yer alacaktır. Bu savaşın zamanının yakın veya uzak olduğunu sadece Yüce Allah bilir. Bu hususta bir tarih belirtmek doğru değildir. Çünkü neticede 'gaybi' bir hadisedir ve tarihini ancak Yüce Rabbimiz bilir. Bu savaştan mecaz kastedilmiştir diyen alimler olmuştur.
Elbette oturup 'melhemei Kübra'yı beklemek dini bir tavır değildir. Mümin, hayatın devamlılığını esas alır ve dine hizmete devam eder. Kıyamet veya kıyamet öncesi hadiselerin tarihi cetvelini -zaman açısındantutmak bizim işimiz olmamalıdır. Hz. Peygamber'in ifade ettiği her husus nasıl olmuşsa bu husus da elbette olacaktır. Rabbim o dönemde bizi imandan ve doğru yerde olmaktan uzak tutmasın ve İslam'ı en yumuşak ve doğru metotla insanlara anlatmamızı nasip etsin.
Bu hususta kısa bilgi verdikten sonra şu hadise yer verelim; "Melahim (şiddetli ve kanlı savaşlar) meydana geldiği zaman Allah mevaliden (Arap olmayan Müslümanlardan) öyle bir ordu gönderecek ki, atların cinsi yönünden Arapların en kıymetlisi ve silah yönünden onların en iyisi olup, Allah İslam dinini onlarla güçlendirecektir." Bu son ordunun içinde, Türklerin önemli bir yer tutacağı bilgileri de yer almıştır.
***

NOT: ATV'deki programlarımız devam ediyor. Perşembe akşamı saat 23.00'te Dosta Doğru yer alacak. Cuma sabahı saat 08.00- 10.00 arasında Soru -Cevap yer alacak. Pazar sabahı saat 10.00'da Kuran ve Sünnet olacak. Bizi izleyin. Sorularınızı bekleriz. Canlı yayınımıza katılanlara 10 yıldır DUA kitabımızı hediye olarak gönderiyoruz. Bu alışkanlığımız devam ediyor. Sizden de sadece dua bekliyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA