Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NİHAT HATİPOĞLU

Dilinin şerrinden sakın

Yalan ve kötü söz söylemek dinimizde kesin bir şekilde yasaklandı. Peygamberimiz Muhammedü’l-Emîn (s.a.v.) “Bir kişinin kalbinde aynı anda iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık, hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz” buyurdu

Hz. Ebubekir (ra) bir gün dilini tutar ve şöyle der; "Benim bütün çektiklerim senin yüzündendir." Gerçekten de insanı musibete uğratan, belalara hedef yapan dilin boş bulunmasıdır. Onun içindir ki, Hz Peygamber (s.a.v.) "diline sahip olana cenneti garanti ederim" diyor ve yine şöyle buyuruyor; "Allah'ım! Dilimin şerrinden sansa sığınırım"
Bir Peygamber dili şer üretmez. Şer konuşmaz. Şerre geçit vermez. Bütün bunlarla beraber Hz. Peygamberin (s.a.v.) "dilimin şerri" sözü ciddi bir uyarı niteliği taşır. En azından bizim gibi dili her şeye müsait olanlar için.
Hz Peygamber (s.a.v.) bir seferinde şöyle buyurur; "Evet, insanı yüzüstü cehenneme sürükleyen şey, dilinin ürettiği kötü sözlerdir". (Tirmizi, İman 8, İbn Mace Fiten 12)
"İnsan ya doğru ve güzel söz söylemeli veya sükût etmeli, susmalıdır" (Tirmizi, Zühd 60)

SÖZ DOĞRU OLMALI
Dilin bela ve afetlerinden korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekiyor. Hz Peygamber (s.a.v.) çocuğuna seslenen bir kadını duyar. Kadın çocuğuna şöyle diyordu; "Buraya gel, sana bir şey vereceğim". Hz Peygamber (s.a.v.) ne vereceksin diye sorar. Kadın "hurma" cevabını verir. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle cevap verir; "Eğer çocuğu çağırıp da kandırsaydın, bir şey vereceğim deyip de vermeseydin bu söz senin amel defterine yalan olarak yazılacaktı" (Ebu Davud Edep 79)
Anne ile çocuk arasındaki diyaloglarda bile doğruluktan ayrılmamayı emrettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) "şakadan da olsa her yalan söz aleyhte yazılan bir günahtır" buyurmuşlardır. Hâlbuki bizim günaha karşı iştahlı olmamamız gerekir.

YALANDAN KAÇIN
Hz. Peygamberin (s.a.v.) yanına biri gelir ve şöyle sorar "Ey Allah'ın Resulü! Müslüman içki içebilir mi? Hz Peygamber 'içebilir (yanılabilir, günaha girmiş olabilir)' der. Müslüman hırsızlık yapabilir mi diye sorar. Peygamberimiz; 'yapabilir' der. Müslüman zina yapabilir mi diye sorar. Efendimiz 'evet yapabilir' buyurur. Bunun üzerine adam sorar 'Peki, yalan söyler mi' der. İşte o anda sırtını dayamış olan Hz Peygamber doğrulur ve hiddetle şu cevabı verir; 'Hayır! Müslüman yalan söylemez" buyurur.
Yalan söylemeyi zina kadar, içki kadar, hırsızlık kadar ağır sayıyor Peygamberimiz (s.a.v.). Zira yalan, temel disiplini "doğruluk üzerine kurulan" Peygamberlik müessesesinin bütün ilkeleriyle çatışır. Onun için "Asla" der.

DÜRÜSTLÜK KAZANDIRIR
Ticaretimizde, ikili ilişkilerimizde, ortaklıklarımızda, alış verişimizde, doğruluk ilkesine riayet ettiğimiz çok söylenemez. Menfaatimizi doğruluğun önüne koyuyoruz. Kendimizce çoğu kez yalan söylemeyi meşru görüyoruz. Namazla, hacla, imamla, camiyle, Kur'an'la, yalanın bir yerde olamayacağını düşünemiyoruz. Doğruluk mutlaka kazandırır. Görüntüde kaybettirse de neticede kazandırır. Çünkü doğrunun sahibi ve ortağı Allah'tır. Allah için yola çıkan iki ortağın üçüncüsü ise Allah'tır
Yalan ve sahtekârlık üzerine dünya kuranların ikbali olamaz. Bazen kazanıyor görünseler de, neticede mutlaka hüsrana uğrarlar. Etrafınıza bakınınız. Emek hırsızlığı yapanların, başkalarının alın terini sömürenlerin nasıl yıkıldıklarını ve yıkılacaklarını görürsünüz.

BİR DUA
Hz. Ömer'in duası
Allah'ım! Beni izzetinle ansızın yakalamandan yahut gaflette bırakmandan veya gafillerden kılmandan sana sığınırım. Allah'ım! Benim amelimi salih kıl, kendin için onu halis kıl ve başkası için onda hisse koyma. Allah'ım! Beni iyiler arasında öldür, beni kötülerden kılma, beni ateş azabından koru. Beni, iyiler arasına kat. Allah'ım! Bana sağlık ver ve beni bağışla. Allah'ım! Bana kendi yolunda şehit düşmeyi ve Peygamberinin şehrinde vefat etmeyi nasip eyle.

BİR HADİS
"Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin! Allah'a ve ahiret gününe iman eden misafirine ikramda bulunsun! Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse ya hayır söylesin, ya sussun!" (Buhari 13/6099)

BİR AYET
(Resulüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. (Nur 30)

SORU - CEVAP
1 Kabir azabı var mı?
Kabir azabı ve kabir nimeti vardır. Şehitlerden bahsedilirken: "...Allah katında rızıklanıyorlar" (Ali İmran 169) buyruluyor. Nuh kavmi için "Suda boğuldular ve ateşe sokuldular" (Nuh, 25) buyruluyor. Ayrıca (İbrahim 27; Taha 24; Mümin 46) kabir azabına işaret eder. Bu konuda hadisler mevcuttur. Tercümesini verdiğim iki ayette de -Nuh 25; Ali İmran 16- şu anda nimetin ve azabın olduğunu görebiliyoruz. Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.) ileride kabir azabını inkâr edecek insanların çıkacağını bir mucize olarak haber veriyor.
2 Türbelerden şifa beklenir mi?
Türbelerden şifa beklenmez. Şifa Allah'tan istenir. Ama türbe ziyareti usulüne uygun şekilde yapılırsa sevap olur. Zira türbe neticede mezarlıktır. Peygamberimiz (s.a.v.) mezar ziyaretini tavsiye ediyor. Ama bidatten uzak durarak bu ziyareti yapmalıyız. Orada dua edip ibret almalıyız.
3 Mezar sıkıştırması diye bir şey var mı?
Peygamberimiz (SAV) mezara giren herkesin mezar tarafından sıkıştırılacağını haber veriyor. Mezarın mümini sıkıştırması bir annenin çocuğunu kucaklaması gibidir. İmansız bir insanı sıkıştırması ise başka türlü olacaktır. Hz. Peygamber (sav) hiç kimsenin bu durumdan istisna tutulamayacağını bildiriyor. Ama önemli olan mezara ve ahirete hazırlıklı olmaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA