Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Bahçeli'ye bir sorum var

Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde yol kesen bir grup PKK'lı, durdurmaya kalkıştıkları AK Partili Şemdinli İlçe yöneticilerinden Miran Kaya'nın aracına ateş açtı. Saldırıda Kaya yaralandı, yanında bulunan Celal İnan yaşamını yitirdi.
Hakkâri'nin Yüksekova ilçesine bağlı Büyükçiftlik beldesinde PKK'lılar, AK Parti üyesi baba Nurettin Toktamış ve oğlu Cevat Toktamış'ı kaçırdı. Akıbetleri hâlâ bilinmiyor. Şırnak'ta, AK Parti'ye yakınlığı ile bilinen ve Tatar aşiretinden olan Cengiz Tatar ve oğlu İsmet Tatar PKK'lılarca kaçırıldı ve infaz edildi.
Bunlar sadece bir hafta içinde PKK tarafından gerçekleştirilen ve üstlenilen, AK Partili oldukları için 'cezalandırılan' insanların başına gelenler... Seçim çalışmaları sırasında yüzlerce kez kundaklanan, taranan, camları indirilen AK Parti bina, ofis ve araçlarını saymıyorum bile. (Anlaşılan AK Parti de saymıyor, hiçbir yerde toplu veri bulmak mümkün değil).
Bölgedeki insanlar AK Partili oldukları için canlarıyla, kanlarıyla, evlâtlarıyla ve mallarıyla bedel ödüyorlar. Barışa giden yolun PKK'nın sınır dışına çıkıp silah bırakmasından geçtiğini söyledikleri için bedel ödüyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve AK Parti'yi sevdikleri, onları birleştirici buldukları için bedel ödüyorlar.
Buna karşılık bir yandan Sözcü gibi ulusalcı medya 'koltuk savaşı' diyor, Özgür Gündem gibi PKK'lı medya 'saray savaşı' diyor, Ortadoğu gibi MHP'li medya ise "AKP-HDP ortaklığı" diyor. Son kertede hepsi PKK'nın amacına hizmet ediyorlar.
MHP'nin Kürtlerle bir arada yaşamaya dair somut hiçbir projesi olmadı. Bilakis bir arada yaşamanın zeminini tahrip eden, Kürtlüğü inkâr eden bir söylemi benimsediler. CHP de farklı değil. Bu yüzden iki parti de bölgede 'tabela partisi' mertebesindeler. Ne doğru dürüst vekil ne de belediye başkanı çıkarabildiler. Mevcut durumda birlikte yaşamaya dair tek projesi olan parti, AK Parti'dir.
"Hep birlikte Türkiye" sloganı çerçevesinde, somut yasal değişikliklerden reformlara uzanan bu çizgi, azalarak da olsa hâlen bölgedeki varlığını koruyor. Ancak AK Parti de 'tabela partisi' düzeyine indirgenirse, PKK baskı ve sindirme yoluyla diğer irili ufaklı Kürt partilerini de yutarak tek parti iktidarını kurma amacına ulaşmış olacak.
Bu ülkenin birliği ve dirliğini istediğini iddia eden MHP ve CHP'lilerin 'yakın tehlike' arz eden bu tabloyu iyi değerlendirmeleri şart. MHP 'AKPKK ortaklığı', CHP 'Saray savaşı' dedikçe PKK'nın psikolojik harp hanesine bir artı puan daha yazıyorlar. PKK, "Ak Parti'yle savaşıyorum, siz aradan çekilin" diyor; onlar da PKK'dan önce AK Parti'yle mücadele ederek tam da bunu yapıyorlar.
Milliyetçi olduğunu söyleyen partinin lideri, aynı Cemil Bayık gibi bu ülkenin birinci sorununun halkın %52'sinin oyuyla seçilen Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu söylüyorsa, bir durup düşünmek gerekmez mi? MHP ve PKK'nın 'birinci düşman' tanımının aynı olmasına nasıl bakmalıyız?
Tuğrul Türkeş, birinci sorunun Erdoğan değil, PKK olduğunu düşündüğü için seçim kabinesine girdi ve bu yüzden Bahçeli ile ayrı düştü. Eski BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu da, Ülkü Ocakları Kurucu Genel Başkanı Ramiz Ongun da PKK'yı birinci düşman olarak gördükleri için MHP ile ayrı düştüler.
Aslında her gün asker- polis- sivil demeden öldüren yasa dışı silahlı bir örgüt varken, bir milliyetçinin vereceği en doğal refleks PKK ile mücadeledir. Bu kadarını bile gösteremeyen bir milliyetçilik nasıl birliğe ve dirliğe hizmet edecek, MHP seçim çalışmalarında en başta bunun cevabını vermeli.
Birinci düşmanınız nasıl ve neden PKK değil de, PKK yöneticisi Cemil Bayık'la aynı kişi, sayın Bahçeli?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA