Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Teröre karşı yumuşama mı vize serbestisi mi?

Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması, 16 Aralık 2013'te Ankara'da imzalanmıştı. O günden bu yana süreç pek çok badireden geçerek bugüne geldi. Türkiye, söz konusu 72 kriterin, 67'sini gerçekleştirmiş durumda. Ancak görüşmeler, AB'nin Türkiye'ye terörle mücadele yasalarını değiştirmeyi dikte etmesi sebebiyle kilitlendi.
Türkiye, diğer AB ülkelerinden çok daha fazla terör baskısı altında ezilen bir ülke. Son bir yılda PKK, DAEŞ ve PYD'nin olmak üzere beş kez intihar saldırısına uğradık. Son bir yılda, PKK terörü sebebiyle, 450 güvenlik mensubu yüzden fazla sivil hayatını kaybetti. Bu kadar ağır bir terör bilançosuyla mücadele edilirken, diğer yandan da sınırlarımız içindeki 3 milyon mültecinin ekonomik ve toplumsal yükünü taşıyoruz. Ancak AB, Türkiye'den ortada her gün artan terör saldırıları yokmuş gibi davranmasını bekliyor ve terörle mücadele yasalarını yumuşatmamızı talep ediyor.
Bunu talep ederken, bir yıl içinde iki terör saldırısı oldu diye, Fransa'nın 6 aylık sıkıyönetim ilan ettiğini, 9 yaşındaki çocuğun bile saygı duruşunda bulunmadığı için sorguya alındığı, komedyen Dieudonne gibi kişilerin mahkemelerce cezalandırıldığını unutmamızı istiyor. Ya da Brüksel ve Paris'te olduğu gibi askerlerin bile sokağa indiği, Müslümanların âdeta tecrit edildiği, aşırı faşizmin ifade özgürlüğü altında rahatça örgütlendiği AB örneklerini de görmezden gelmemizi talep ediyor.
Mevzu da burada kilitleniyor. Türkiye, AB istedi diye terör yasalarında yumuşamaya gidemez. Türkiye vatandaşları için, sıralamaya koyduğunuzda, terörle mücadeledeki kararlılık, vize serbestisinin onlarca kat yukarısındaki bir önceliktir.
Dolayısıyla, AB şayet Türkiye ile olan Geri Kabul Anlaşması'nı sürdürmek istiyorsa, Türkiye'deki mevcut şartların giriftliği hakkında da empati yapmak ve ona göre önşartlarını gözden geçirmek durumundadır. Ya da anlaşma, zaten Türkiye için kapanmış bir sayfadır.
Zira Türkiye vatandaşları, Birleşik Arap Emirlikleri'nden Paraguay'a, pek çok ülkeye, AB'nin Türkiye'ye yaptığı gibi, 72 önşart sunulmadan vize serbestisi tanınmasının haksızlığının farkındadır. Dürüstçe söylemek gerekirse, Avrupa Parlamento Başkanı Schulz'un Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik küstahça sözlerine karşın, sürecin devam ediyor olması bile Türkiye'nin özgüveni sebebiyledir.
Kaldı ki, meselenin bu kadar uzaması ve AB'nin empati yoksunu, üstenci tavrı, Türkiye'nin mülteci meselesindeki ahlâki üstünlüğünü de zedelemektedir. Türkiye, AB'den vize serbestisi almak için mültecileri kabul etmiş değildir. Onların seyahat özgürlüklerine engel olmak da, bunu sanki bir çıkar elde etmek için yapıyormuş görüntüsü vermek de yeterince rahatsız edicidir.
AB, önşartlarını gözden geçirmezse, haziranda anlaşmanın sonlanması, Türkiye için doğru seçenektir. AB Komisyonu Başkanı Juncker, dün, Türkiye şartları karşılamadığı takdirde anlaşmanın gerçekleşmeyeceğini ilan etmişti. Bu açıklamadan hemen sonra, Erdoğan'ın kararlı tavrını gören, Juncker'in Başkanı olduğu komisyondan, "Türkiye'nin terör mevzuatında değişiklik yapmayı reddetmesi, sürecin bitmesi demek değil" şeklinde bir geri adım geldi.
Türkiye, kendi menfaatini savunmaya devam edecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA