Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

Boğaziçi, Amerikan etkisinden arınırken...

Boğaziçi Üniversitesi'ni 1971'e dek Amerikalı rektörler yönetti.
Aradan geçen 40 yılda ise kapalı devre işleyen belirli bir zümre, aslında oligarşik ama sözde demokratik yollarla üniversiteyi yönetti. "Yüzük" hep o elit zümrenin tekelinde kalacak şekilde el değiştirdi. "'Demokratik üniversite' anılarım" yazımda kendi kişisel tarihimden örneklerle anlatmaya çalışmıştım.
Her oligarşik yapıda olduğu gibi hesap verilebilirliğin en az, imaj yönetiminin en zirve olduğu bu yönetimler boyunca başörtüsü yasağı gibi nice antidemokratik uygulama hayata geçirildi ama o "özgürlük" imajı yıkılamadı.
PKK'nın kuruluş yıldönümünün halaylar eşliğinde kutlandığı ama Afrin Zaferi'ni kutlayanlardan İslami STK'lar adına stant açanlara dek millî güçlere atışın serbest olduğu bir düzendi bu.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yasal yollardan rektör atamasına karşı çıkış, bu steril işleyişi bozacağı içindir. Maalesef İslam'ın önerdiği bakış açısına değil de liberal mantralara kendini kaptıran bir kısım Boğaziçili dindar öğrenci de bu furyaya destek oldu.
Olsun, tek ve esas yoldaşlarının, kardeşlerinin kim olduğunu hayat zaten onlara gösterdi. Çünkü aradan daha bir ay geçmeden okulun ortasında Kâbe'nin temsilinin nasıl ayaklar altına alındığına şahitlik ettiler.
Bir kısım Boğaziçili öğrenci ise söz konusu pisliğin bir sanat eseri olduğunu, bunu sergilemenin demokratik hak olduğunu iddia ediyor.
Acaba aşağılanan simge bir haç, eşcinsel siyasetin simgesi gökkuşağı ya da Atatürk figürü olsaydı aynı tepkileri verecekler miydi; merak konusu!
Kaldı ki sadece o pisliği sanat diye sergilemekle de kalmadılar; bunu ifşa eden dindar öğrencileri de isimleri ve bölümleriyle birlikte fişledikleri dosyaları paylaştılar. Hocalarına "Bunlar cihatçı" diye yazarak jurnallediler. Bunun üzerine harekete geçen dindar öğrenciler, bu hedef gösterme ve linç kampanyasını deşifre ettiler.
Kampüste rahat yürüyemeyeceklerinden tutun kasap satırıyla saldıracağını söyleyene, "potansiyel canlı bomba" olduklarını iddia edenden yurt dışına başvurdukları okulları takip edip engelleyeceğini söyleyenlere değin ne ararsanız vardı. Kimse Boğaziçili dindar öğrencileri yalnız sanmak gibi bir yanılgıya düşmez umarım!..
Anamuhalefetten de çelişkili sözler sâdır oldu: CHP'li Faik Öztrak, "Bu alçak provokasyonu kınıyoruz" diye açıklama yaparken, dengeyi sağlamak için CHP'li Özgür Özel de "Yaşam biçimlerini paylaşmasam da" notunu düşerek rektör karşıtı eşcinsel harekete desteklerini bildirdi.
Sözde "muhafazakâr" Deva Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu ise mevzuyu yine hükümete bağladı ve Kâbe'yi aşağılayanları değil, "Ergen eylemini, suni gündem yapıyorlar" diyerek iktidarı suçladı.
Diğer parti üyeleri de yapılanın demokratik bir hak olduğunu savundu. Anlayacağınız bir CHP'li Öztrak kadar bile olamadılar. İzzetlerini üç-beş oya pazara çıkardılar.
Ezcümle, Boğaziçi oligarşisi yıkılacak; yerine çoğulcu, demokratik ve ABD Konsolosluğu'na kırmızı hatla bağlı olmayan "BURALI" bir yapı kurulacak. Bu dönüşümün sancılarını yaşıyoruz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA