Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HİLAL KAPLAN

İsrail gerçeği

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Sömürgecilik pratiklerini kitaplardan okuyanlar, apartheid rejimlerinin Güney Afrika'da bittiğini sananlar Filistin'e bakmalılar. Çünkü orada yerleşimci sömürgeciliği hâlâ ayakta. Bir ırkın diğerinden üstün olduğu inancıyla hareket edip evleri yıkan, ağaçları yakan, çocukları katleden, su, ulaşım, enerji ve pek çok ayrıcalığı "alt ırk"tan esirgeyen apartheid ve etnik temizlik sürüyor. Tek farkı, bunu modern devletin tüm kaynaklarını kullanarak canlı yayında yapabiliyor ve yanlarına kâr kalabiliyor olması...
Sömürgecilik ölmedi, İsrail'de yaşıyor. Apartheid bitmedi, İsrail'de yaşatılıyor. Filistin ölüyor. "Bir Filistin vardı, bir Filistin yine var" diyenler yok ediliyor.
"İsrail'in El Ehli Baptist Hastanesi'ne yaptığı katliam bardağı taşıran son damla oldu" demek isterdim, ancak maalesef öyle olmadı. İsrail işgal güçleri Gazze'de daha önce vuracağını söylediği hastaneyi bombaladı. Aralarında çocuk ve kadınların da olduğu en az 800 kişiyi şehit etti. Siyonist devlet 7 Ekim'den bu yana yavaş yavaş işlediği savaş suçlarını katmerleyince uluslararası destekçileri de göstermelik olarak eleştirmeye başladı.
Gazze'de İsrail füzeleriyle şehit edilen çocukları umursamayan siyonist destekçisi bir grup hemen harekete geçti: "İsrail, Netanyahu'ya rağmen demokrasiyle yönetilen bir ülkeydi. Uluslararası hukuka riayet ederdi. Bir hastaneyi vurması için hiçbir neden yoktu." Bu içi boş, siyonist devleti aklamaya yönelik iddiayı İsrailli eski asker, insan hakları aktivisti Yehuda Shaul'un hazırladığı zincir çürütüyor.
Zincir, gazeteci David Mizrahy Verthaim paylaşımıyla başlıyor: "İsrail heybesinde sakladığı gücünü göstermek zorunda. Orantısız bir cevaba ihtiyacımız var. Tüm esirler hemen geri getirilmezse bölgeyi mezbahaya çevirin. Eğer esirlerin saçının bir teline zarar gelirse tüm Filistinli mahkûmları idam edin."
İsrailli gazeteciler, Netanyahu'dan aşağı kalmıyor. İşi Gazze'nin yeryüzünden silinmesi gerektiğinden "Bizim neden atom bombamız var, Gazzelilere kullanmayacaksak" diye dert yanmaya kadar vardıklarını görebiliyoruz.
Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un, "Gazze Şeridi'ndeki sivillerin de masum olmadığı" açıklaması ise soykırımın en açık ve en üst seviyeden itirafıydı. Herzog görünürde Netanyahu ile siyasi olarak anlaşamayan, daha "makul" bir siyasetçi. Ancak ağzını açtığında Netanyahu ile aynı manaya gelen cümleleri daha sakin bir şekilde söylüyor.
Yaşadığımız yüzyılın en büyük savaş suçlarından biri olan hastane katliamı sonrası işgalci İsrail'den gelen tepkiler de oldukça önemli. Tepkiler yazdığıma bakmayın, bu insanlık dışı saldırıyı kınayanlar olarak anlamayın. İsrail'de bir hastanede katliam sonrası sevinçle dans eden siyonist doktorların videosu paylaşıldı mesela
İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, katliamdan sonra işgalci ordu radyosuna yaptığı açıklamada "Gazze topraklarını ilhak edecekleri"ni "müjde"ledi.
Netanyahu'nun eski Dijital Medya Sorumlusu Hananya Naftali, "hastane katliamını kendilerinin gerçekleştirdiğini ve 'teröristleri' öldürdüklerini" yazdı. Kısa süre sonra bu paylaşımı sildi.
Hülasa, karşımızda sadece insanlık düşmanı bir siyasetçi tarafından kötü yönetildiği için soykırım işleyen bir ülke yok. Karşımızda soykırım işlemeyi en tepesinden en sıradan vatandaşına kadar içselleştirmiş devlet görünümlü bir suç örgütü var. İstisnalar da kaideyi yıkmak için yeterli değil.
Mücadele edilecekse önce bu gerçeği kabul ederek işe başlayacağız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA