Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Herkes kazandı; kaybeden yok

Win-Win

Tayyip Erdoğan, önce, "Danimarka Başbakanı Rasmussen NATO Genel Sekreteri olamaz, onay vermeyiz" dedi; sonra razı edildi.
Acaba Oktay Ekşi'nin (Hürriyet) dediği gibi "dik mi duramadı?", yoksa Murat Yetkin'in (Radikal) belirttiği gibi, "Erdoğan ve Gül'ün itirazları sonuç mu getirdi."
Rivayet muhtelif. Meselâ Vatan'dan Cengiz Aktar, "Kriz diplomatik yoldan aşılmış bile olsa, Türkiye'nin, Batı ile olan ilişkilerine ciddi bir darbe vurulduğu" kanaatini taşıyor. Bunun sebebini ise şu şekilde açıklıyor: "Erdoğan, itirazını, ifade özgürlüğüne karşı olan bir temele oturttu; işin stratejik boyutunu yeterince öne çıkarmadı. Rasmussen'in, Afganistan ve Pakistan'da ABD planını uygulayacak olan NATO'nun Genel Sekreterliği'ne gelmesinin, yeni konseptin hayata geçirilmesinde sakınca yaratabileceği kuvvetli bir biçimde vurgulanmadı."
NATO, önümüzdeki dönemde özellikle Afganistan ve Pakistan'da terör örgütleri El Kaide ve Taliban ile mücadele edecek. Cengiz Aktar'ın dediği işte bu: Türkiye, Hz. Muhammed aleyhindeki karikatürleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren Rasmussen'in tavrı, İslâm dünyasında infial yaratacağı için, onun genel sekreterliğini istemediğini öne çıkarmalıydı. İtirazını, daha ziyade, kişisel bir tepki olarak ortaya koydu. Bu yüzden, ifade özgürlüğü açısından yorum yapılmasına imkân verdi.
Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn aynen şöyle dedi: "Bu durumda AB üyesi ülkeler ve AB vatandaşları ifade özgürlüğü gibi değerler konusunda, Türkiye'nin uyum düzeyini sorgulayacak."

***
Dış politika çapraşık bir konu. Dolayısıyla, Erdoğan'ın Rasmussen'e itirazını, sonradan da genel sekreterliğini kabul etmesini, herkes farklı yorumluyor. Bence, tarafların hepsi, bu mini krizden kazançlı çıktı sayılabilir.
1) Rasmussen, İslâm dünyasından peygamberimize yapılan ayıp için özür dileyecek. (Mamafih, evvelce de Rasmussen bu karikatürleri katiyen tasvip etmediğini, sadece yayınlanmalarını ifade özgürlüğü kapsamında gördüğünü söylemişti. Bu konuda tatmin edici farklı bir söylemi olacak mı bilinmiyor.)
Ama özür dilemesi, dilememesinden iyidir.
2) Türkiye'ye, NATO Genel Sekreter yardımcılığı, Afganistan temsilciliği veriliyor; NATO'nun askeri kurmay heyetinde Türk subay bulunacak. (Hikmet Çetin, böyle bir pazarlık söz konusu değilken de, NATO'nun Afganistan'daki sivil temsilcisi olmuştu. Bence bu görevler, özellikle yeni konsept kapsamında, Türkiye'nin, İslâm kimliğiyle, bölgede herkesten daha başarılı olabileceği düşüncesiyle veriliyor.)
Ama bu görevlerin verilmesi, verilmemesinden iyidir.
3) Roj TV kapatılacak. Obama kefil. İnşallah konu, NATO Genel Komutanı General Rogers'in Evren'e verdiği asker sözüne benzemez. (Kıbrıs Barış Harekâtı'na tepki koyan Yunanistan, 1974'te NATO'nun askeri kanadından çekilmişti. Geri dönmesi için Türkiye'nin veto etmemesi gerekiyordu. Türkiye bu kozu, Yunanistan'ın, AB üyeliğimiz karşısında direncini kırmak için kullanacaktı. Rogers kefil oldu; "Avrupa Birliği'nde size zorluk çıkarmayacak" denildi. Evren de, Türkiye'nin vetosunu kaldırdı.)
Ama eninde sonunda, Obama'nın kefaleti, Rogers'inkinden daha büyük ağırlık taşır.

***
Sonuçta, ne "bastırdık aldık", ne de "dik davranmadık" havasını yaymak doğru. Türkiye'nin, tek başına, Rasmussen'in Genel Sekreterliği'ni önleyebileceği zaten düşünülemezdi. İtiraz ederek, İslâm dünyasından, büyük ihtimalle, olumlu puan topladık. İtirazımızı kaldırarak da, Batı ile uyuma özen gösterdiğimizi vurgulamış olduk. Bence, kaybeden yok, herkes kazandı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA