Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NAZLI ILICAK

Devrim yasası ve AİHM

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Aczmendiler hakkında çok önemli bir karar verdi. Söz konusu karar, Şapka Kanunu ile Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine dair devrim kanunlarına ters düşüyor.
Önce olayı hatırlayalım:
Aczmendiler, Kocatepe Camii'nin önünde cüppeleri ve asalarıyla toplanmışlardı. Başlarında da bir örtü bulunuyordu. Devrim kanunlarına muhalefetten yargılanıp, ceza yediler. Ahmet Arslan'ın AİHM'ye müracaatı üzerine, Mahkeme Türkiye'yi mahkûm etti. Karara göre, Aczmendiler, dini bir ayin yapmak üzere camiye gitmişlerdi. Kıyafetleri dolayısıyla uğradıkları mahkûmiyet, Sözleşme'nin 9'uncu maddesine aykırıydı.
AİHM, önce, mahkûmiyetin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığını inceledi: Mahkûmiyetin dayandığı yasal düzenlemelerden biri, 1925 tarihli, 671 sayılı Şapka Kanunu; diğeri, 1934 tarihli, 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.
Evet, kanuni dayanak vardı.
Mahkeme, Türkiye'de laik cumhuriyetin korunmasının, meşru bir amaç olduğunu da kabul etti.
Fakat kanuni dayanağın ve meşru amacın mevcudiyetine mukabil, Aczmendilerin mahkûm edilmesini, bu meşru amaçla orantısız ve demokratik toplumun gereklerine aykırı gördü. Çünkü Aczmendiler, devletin bir görevlisi değildi. Bu kıyafetlerini, bir devlet görevi ifa ederken giymiyorlardı. Sade vatandaş kimliğiyle camiye gitmişlerdi. O kıyafetleriyle, devlet dairesinde değil, kamuya açık bir mahalde bulunuyorlardı. Görüşlerini bu şekilde sıralayan Mahkeme, Aczmendilerin, dini inançlarını dışa vurmayı teminat altına alan Sözleşme'nin 9'uncu maddesi kapsamına girdiği kararını verdi. "Aczmendilerin dini ayinlerinin, kamu düzenini bozacak ve bir başkasının üzerinde baskı yaratacak nitelik taşımadığını, onların sadece dini bir töreni ifa etmek üzere cami önünde toplandıklarını" belirtti.

***

Anayasamıza göre, Devrim Kanunları'nı değiştirmek mümkün değil. Öte yandan, Türkiye, AİHM kararları ile de bağlı. Mahkeme'nin içtihadı, özel hayatta kılık kıyafetin sınırlanamayacağı şeklinde. 28 Şubat sürecinde, Fatih'in Çarşambasında takkeli ya da cüppeli insanların gözaltına alındığını hatırlıyorum da. O tarihte İçişleri Bakanı Meral Akşener'di ve elbette askerlerin baskısı yüzünden "insan avı" operasyonlarını emretmek zorunda kalmıştı.
Aczmendi kararı, gazetelerimize bu yönüyle yansımadı. Üzerinde düşünüp tartışmak gerektiği kanaatindeyim. Belki, kılık kıyafet kısıtlamalarının, sadece kamu görevi ifa edenlerin görev başında oldukları süre ile sınırlanması hususunda bir uzlaşma sağlanabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA