Yumurta savaşları dolayısıyla, sürekli gençliği tartışıyoruz. Birçoğumuz, tecrübelerimize dayanarak onlara akıl vermeye çalışıyor. Kimisi de, gençliği sert bir dille suçluyor. Şimdi anlatacağım hikâye, bir üniversite profesörüyle öğrencisi arasında geçiyor. Gençleri hafife almamamız gerektiğini gösteren bir öykü bu:
Üniversite yemekhanesine giren bir öğrenci, tüm yerler dolu olduğundan, gidip profesörün masasına oturmuş.
Profesör kaşlarını çatarak: "Öküzler ve kuşlar aynı masada oturamaz" deyince, ona "O zaman ben uçtum..." diye cevap vermiş.
Profesör çok sinirlenmiş, öğrenciye iyice takmış ve sınavının başarısız geçmesi için elinden geleni yapmış. Ama genç, bütün soruları bilmiş. Profesör o hırsla çocuğa bir başka soru sormuş:
- Yolda yürürken iki çuval bulduğunu hayal et. Birinde akıl var, diğerinde ise para var. Hangi çuvalı alırsın?
- Para olan çuvalı seçerdim...
- Ben akıl olan çuvalı seçerdim...
"Normal" demiş öğrenci: "Kimde ne eksikse onu seçer"...
Profesör kendini tutamamış, talebesinin sınav kâğıdına not yerine "Öküz" yazmış.
Peki sonra ne olmuş? Öğrenci birkaç dakika sonra profesörün kapısını çalmış: "Hocam, imzanızı atmışsınız fakat notumu atmayı unutmuşsunuz?"
TAŞ DEVRİ TAŞLAR BİTTİĞİ İÇİN DEĞİL, KAFALAR DEĞİŞTİĞİ İÇİN BİTTİ...